1389-1451

1389 Yıldırım Bayezid’in tahta çıkışı.


Osmanlı Padişahları arasında hakkında en çok konuşulan Padişahın Yıldırım Bâyezid olduğu doğrudur.
Bunun iki sebebi vardır: Birincisi; Kısa zamanda Anadolu birliğini kurup devleti genişletmesine rağmen, 1402’de Ankara’da Timur’a yenilerek tekrar başa dönülmesine sebep olmasıdır.
İkincisi de, Emir Sultân Buharî’ye kayınpeder olması


Yıldırım Bayezid’in oğlu Çelebi Mehmed’in doğumu.


1389 Yıldırım Bayezid’in, Devlet tarihinde en önemli bir yetkiyi üstlenmesi.


1389 Şehzade Yakup'un idamı
Sultan Murad'ın, Kosova Savası'nda şehid olmasindan sonra devlet adamları ile askerî erkânın ittifakı üzerine yerine büyük oglu Bâyezid geçti.
Askerî hareketlerdeki sür'ati yüzünden "Yıldırım" ünvanını alan Bâyezid, Kosova savaşında Rumeli askeri ile sağ cenaha kumanda etmişti.
Savaşın kazanılmasında da büyük bir rol oynamıştı.
Bâyezid, henüz düşmanı kovalamakla meşgul olan kardeşi Yakub'u çağırtarak hükümdarlığa ortak olur endişesiyle onu öldürtmüstü.
Böylece yeni bir buhranın çıkmasına da engel olmuştu.
Bu olay, bazı devlet adamları ile askerler arasında ve Osmanlı sınırları dışında kalan Anadolu Beylikleri arasında Yıldırım Bayezid'e karşı bir hoşnutsuzluğun doğmasina sebep oldu


Bizans İmparatorlarını tayin ve azletmesi.


1390 Aydın-Saruhan-Germiyan-Menteşe Beyikleri’nin Osmanlı Devleti’ne katılması.


1390 Karaman seferi.
Konya’nın kuşatılması.

Osmanlı Devleti’nin Kosova’da haçlı ordularıyla meşgul olmasını fırsat bilen Karamanoğulları, Osmanlı Devleti’ne ait sancak ve kazalara hücum başlattı. Bunu gören Yıldırım, 1390 yılının ilk günlerinde Anadolu birliğini tehlikeye sokmamak için hemen bu bölgeye intikal etti.

Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhan Beylikleri Osmanlı Devleti’ne bağlılıklarını bildirince, hemen 1390-91 kışında Ankara’ya gelerek orada kışlasını kurdu.
Sonradan yanına Bizans İmparatoru II. Manuel’i de alarak Karaman bölgesine geçti ve onları ikaz etti.
Zaten Karamanoğlu Damad Alâ’addin Bey de firar etmişti.


1390 Yıldırım Beyazid’in Sırp Prensesi Olivera ile evlenmesi.


* Gelibolu tersanesinin inşası.


* Alaşehir’in alınması.(Manisa)
(Bizansın kenti)


1391 İstanbul’un Türkler tarafından ilk kuşatılması.

İstanbul Kuşatmaları Yıldırım Bayezıd 1391-1400 yılları arasında İstanbul'u 4 kez kuşatmış, bu kuşatmalar sırasında Bizans'a Karadeniz’den gelecek yardımı engellemek için boğazın Anadolu yakasına Anadolu Hisarını (Güzelcehisar) yaptırdı.(1397)  

İlk İstanbul Kuşatması - 1391
Sebep: Yıldırım Bayezid, Bizans imparatoru Manuel’den İstanbul’da bir Türk mahallesi kurulmasını, bir cami yapılmasını ve Osmanlılara ödenen verginin arttırılmasını istedi, imparator bu istekleri kabul etmeyince İstanbul’u kuşattı.
Sonuç: İmparator Yıldırım Bayezid’in isteklerini kabul edince kuşatma kaldırıldı.
Önemi: Osmanlıların ilk İstanbul kuşatmasıdır(1391).
Yıldırım Bayezid döneminde 1391-1400 yılları arasında İstanbul tam 4 kez kuşatılmıştır.
*Yıldırım Bayezid,İstanbul’u kuşatan ilk Osmanlı padişahıdır.
İstanbul kuşatmalarının başarısız olma sebepleri:
* Karamanoğullarının problem çıkarması
* Haçlı Saldırıları (Niğbolu)
* Timur tehlikesi


1391 İkinci Mora seferi.

* Macaristan’da ilk Osmanlı zaferi.


1392 Kastamonu Beyliği’nin işgal edilmesi.

1392 Candaroğlu Osmanlı'ya katıldı.
(Candaroğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılışından sonra Kastamonu ve çevresinde kurulan bir Türkmen beyliğidir.
Denizci özellikleri, Sinop'ta kurdukları tersanenin Osmanlı Devleti'ne katılması ve geliştirilmesi, Osmanlı Donanması'na güç kattı. Kastamonu'nun Küre ilçesindeki bakır ocakları, Beylik daha Osmanlı Devleti'ne ilhak olmadan önce, Osmanlı Devleti'nin top üretimi için faydalandırılmıştır.
Yıldırım Bayezid, Anadolu'daki birliği sağlama yolundaki çalışmaları sırasında Candaroğulları topraklarına sahip olmuş, fakat Sinop'ta Candaroğulları Beyliği'ni devam ettirmiştir.
İsfendiyar Bey Ankara Savaşı'ndan (1402) sonra Timur'un hâkimiyetini tanıdı.
Bunun karşılığında da eski Candaroğulları toprakları kendisine verildi, böylece Kastamonu'ya yeniden hâkim oldu.
1461 yılında barış yoluyla Osmanlı Devleti'ne katıldı.)


* İsfendiyaroğulları (Candaroğulları)


1392 Hamitoğulları Osmanlı'ya katıldı


1392 Filozoflar diyarı olarak bilinen Atina Osmanlıya teslim oldu.

* İşkodra fethedildi. (Arnavutluk'ta)

* Amasya’nın fethi (Şehzade Mehmet Çelebi'nin fethi)

* Üsküp Fethedildi


1392 Kırkdilim Savaşı (Çorum)
Kadı Burhanettin Beyliği ile yapılan Kırkdilim Savaşı’nda Osmanlı kuvvetleri yenildi.
Şehzade Ertuğrul şehit oldu.

(Kadı Burhaneddin'in Akkoyunlu Devletiyle yaptığı savaşta ölmesi üzerine bu beyliğin toprakları da Osmanlılara katıldı.)


1393 Devlette hukukî gelişme.
Mahkeme Rüsumu’nun konulması.

*
Tırnova'nın fethi
Bulgaristan tamamen ele geçirildi
(
Süleyman Çelebi tarafından)


1394 Selanik ve Yenişehir (Mora) bölgesinin fethi. 


1395 İstanbul’un ikinci kuşatması.


* Beyazid’in Abbasi Halifesinden “Sultan” ünvanını istemesi.


1396 Niğbolu zaferi

Yıldırım Beyazid’e “Sultan-ı Rum” ünvanının verilmesi.

Macar Kralı Sigismund, üçüncü bir haçlı seferi hazırlığında idi.
Gerçekten her çeşit düşman milletin yer aldığı 70.000 kişilik orduyla Tuna’yı geçerek Niğbolu’yu kuşattı ve düşman kuvvetler 130.000’e ulaştı.
Avrupalıların asırlarca unutamayacakları Niğbolu Zaferi kazanıldı ve Yıldırım, artık Halife I. Mütevekkil tarafından Sultân-ı İklim-i Rum ve Sultân diye anılmaya başlandı

Niğbolu Savaşı (25 Eylül 1396)
Sebepleri:
*Kuşatma altında bulunan Bizans'ın Avrupa'dan yardım istemesi,
*Macarlar'ın Osmanlıların Balkanlar'daki ilerleyişi karşısında papadan yardım istemesi.
Savaş:
Avrupa Devletlerinin ordularından oluşan (Macar, Fransız, Alman, İngiliz, Polonya, Venedik ve diğerleri)Haçlı ordusunun Niğbolu kalesini kuşatması üzerine, Yıldırım Bayezid İstanbul kuşatmasını kaldırarak, Niğbolu önlerinde Haçlı ordusunu yendi.

Sonuçları: 
*Bu zaferden sonra Bulgaristan tamamen Türk topraklarına katıldı.
*Bu zafer Anadolu Türk Birliğinin sağlanmasında da etkili oldu.
*Mısır'daki Memlük Halifesi tarafından Yıldırım Bayezid’e "Rum Diyarının Sultanı" (Sultan-ı İklim-i Rum ) unvanı verildi

NİĞBOLU MUHAREBESİ (25 Eylül 1396)

Taraflar ;
(Osmanlı İmparatorluğu,
Sırbistan Prensliği) 

---------------------------
(Haçlılar;
Macaristan Krallığı
Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu, Fransa Krallığı ,
Eflak,
Lehistan,
İngiltere Krallığı,
İskoçya Krallığı,
Eski İsviçre Konfederasyonu,
Venedik Cumhuriyeti,
Genova Cumhuriyeti,
Bohemya, Navarra ve İspanya
İkinci Bulgar İmparatorluğu,
Malta Hospitalier Şövalyeleri (St. Jean Şövelyeleri) askerlerinden oluşmuş bir Haçlı Ordusu) 

----------------------------
Yer: Tuna Nehri üzerinde bulunan Niğbolu kalesi yakınların (Niğbolu, Bulgaristan)

Sonuç : Osmanlı Zaferi

Komutanlar
I. Bayezid
Çandarlı Ali Paşa,
Şehzade Süleyman Çelebi,
Şehzade Mustafa Çelebi,
Sarıca Paşa,
Firuz Paşa,
Malkoç Bey
Demirtaş Bey,
Kara Timurtaş Paşa
Doğan Bey (kale komutanı)
Stefan Lazarevic
**********************
Sigismund Korkusuz Jean (Esir)
Stibor of Stiboricz Philip,
Count of Eu (Esir)
Jean Le Maingre (Esir)
Enguerrand VII (Esir)
Jean de Vienne
Büyük Mircea II.
Stephen Lackovic


Güçler
60.000 Osmanlı
120.000 Haçlı

Kayıplar
Ağır kayıplar, 1.000 sivil haçlılar tarafından öldürüldü (Osmanlı)
****************
Ordu imha edildi, 300 esir öldürüldü
(Haçlı)


1394'te Bulgar Çarı İvan Sişman'in geçici başkenti olan Niğbolu Türk ordusunca fethedilerek Osmanlı Devleti'ne katılmıştı.
Şişman'ın kardeşi İvan Srtasimis hala Vidin kalesini elinde tutmakta idi ama Osmanlı devletine yıllık haraç ödeyen bir vasal devlet statüsüne girmişti.
Macaristan Krallığı ile Osmanlı Devleti arasinda bulunan tampon devletler Osmanlılara katılmış ve bu iki devlet sınır komşusu olmuşlardı.
Venedik Cumhuriyeti Dalmaçya kıyılarında ve Mora'da bulunan kolonilerin ve ticari üs olarak kullandığı limanların Türklerin eline geçip Venedik'in Adriyatik Denizi, İyon Denizi ve Ege Denizi'ndeki egemenliğini ortadan kaldıracağından endişe etmekteydi.
Ceneviz Cumhuriyeti ise Osmanlı Devleti'nin Boğazlar ve Tuna Nehri üzerindeki hakimiyetinin Karadeniz'deki ticaret üsleri olan Kefe, Amasra ve Sinop'u tehdit edeceğini, hatta I. Bayezid'in kuşatıp ablukaya aldığı İstanbul'un karşısında bulunan Galata'yı fethedeceğinden kuşkulanmaktaydı.
1394'te Papalık hala birbirine rakip ikiye bölünmüş durumdaydı ve bir Papa Fransa'da Avignon'da diğeri ise Roma'da bulunmaktaydı.
Avignon Papası IX. Boniface bir beyanname yayınlayarak Türklere karşı yeni bir Haçlı Seferi açtığını ilan etti.
Ortodoks Hristiyan olan Eflak Kralı Mircea ve ordusu da bu Haçlı Seferine katılmak için çok mücadele verdi.
Niğbolu Muharebesi sırasında Kral Sigismund Haçlı ordusunun stratejik planı Buda'da kararlaştırıldı.
Sigismund Osmanlıların hemen toplanabilen ordularla hücum edeceğini ummaktaydı ve Eflak Kralı Mircea böyle durumlarda Osmanlı eyalet ordularına karşı bazı başarılar sağlamıştı.
Fakat bu seferde beklenen olmadı.
Ama sonunda ordunun Tuna Nehri' ni takip ederek ilerlemesi ve Karadeniz'de toplanan donanma güçlerinin de Tuna'ya girerek destek sağlamasına karar verildi.
Haçlı ordusu Tuna'nın sol kıyısını takip ederek öncü Macar ordusu, sonra Fransızlar, Burgundililer, Kral Sigismund, ana Macar ve Alman ordularının artçılığı düzeniyle yürüyüşe geçtiler.
10 Eylül'de Venedik, Ceneviz ve St. Jean Şövalyeleri gemilerinden oluşan Haçlı donanması Tuna'dan gelerek Niğbolu kalesi önünde demir attılar.
Kale komutanı çok tecrübeli Doğan Bey idi.

Osmanlı ordusunun savaş alanına gelişi
Osmanlı istihbaratı iyi çalışmıştı.
Esasen İstanbul Boğazı'ndan geçen ve Haçlı donanmasına iştirak edecek olan gemiler görülmekteydi.
Ayrıca Bizans Imparatoru II. Manuel Palaiologos'un Macar Kralına gönderdiği Yıldırım'ın Haçlı ordusundan haberdar olduğuna dair mesaj da Osmanlıların eline geçmişti.
Haçlı ordusu Buda'ya eriştiği zaman Yıldırım, İstanbul kuşatmasını çoktan bırakmış bulunuyordu.
Gazi Evranos Bey komutasındaki akıncılar hemen ilerlemişler ve Osmanlı ordusunun güzergahı için keşif yapmaya başlamışlardı.
Bayezid İstanbul'un ablukası için az sayıda birlikleri geri bıraktı ve bu yüzden Bizanslılar donanmalarını Tuna'ya gönderemediler.
Niğbolu önüne varış akşam üstü oldu.
Ordu kampı kurulana kadar Yıldırım'ın karanlıktan faydalanarak kale duvarları önüne geldiğini, Doğan Bey'e bağırarak sabaha kadar direnmesini emrettiğini, Doğan Bey'in kalede yeterince yiyeceği olduğunu için morallerin iyi olduğunu bildirdiği ve Sultan'ın kale önüne geldiği için hiç yenilgi imkânı olmadığını söylediğini yazarlar.

Savaşın gelişmesi

Yıldırım Beyazid Edirne'den Tuna Nehri kıyısında bulunan Niğbolu Kalesine 24 saat gibi kısa bir sürede ordusuyla beraber ulaştı.
Adına yaraşır bir süratle gelen Sultan Yıldırım Bayezid, Divanı toplayarak durum değerlendirmesi yaptı.
25 Eylül 1396 günü kendinden aşırı emin Haçlı birlikleri Osmanlı süvarilerinin amansız akını karşısında bozguna uğramış adeta bir baskın yemişlerdir.
Savaşın başlarında tepeden tırnağa zırhlı seçkin Hospitalier Şövalyeleri Osmanlıların öncü birliklerine kayıplar verdirmiş, onları kovalamak için ilerledikçe Türk askerlerinin daha önceden yerlere sapladıkları kazıkların olduğu bölgeye gelmişler ve atlarla ilerlemenin mümkün olmadığını görünce atlarından inmişlerdir.
Ancak ağır zırhlı olduklarından dolayı çabucak yorulmuşlardır.
Böylece Türk ordusunun savaş planı tam anlamıyla devreye girmiş, tepelerin ve ağaçlıkların olduğu yerde konuşlanan Türk ordusunun asıl gücü savaşa dahil olunca şövalyelerin Jean de Vienne gibi ünlü komutanları da dahil tamamına yakını imha edilmiştir.
Osmanlı Birlikleri’nin Niğbolu Kalesine Ulaşması Niğbolu’ya ulaşan Haçlı birlikleri, Osmanlı kumandanlarından biri olan Doğan Bey muhafızlığında korunan Niğbolu Kalesini karadan ve nehirden muhasara altına aldılar.
Niğbolu kuşatması 16. gününe ulaştığında Haçlı Birlikleri, Türklerin erzağının bitmesini beklemiş ve bu kadar gün geçmesine rağmen Yıldırım Bayezid’in gelmemesini korkaklık olarak algılamışlardı.
Hatta orduya konuşma yapan Macar Kralı, bu seferin sürdürülerek Kutsal Topraklara (Kudüs) kadar sürdürüleceğini müjdeliyordu.
Savaşın diğer tarafında Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezid, Haçlı ordusundan habersizdi.
Fakat daha sonra Bizans’ın Macar Kralı ile olan yazışmalarını ele geçiren Osmanlı Devleti, İstanbul kuşatmasını kaldırarak hızla birlikleri toplayarak Niğbolu Kalesine yöneldi.
İstanbul kuşatmasını bırakarak Edirne’de toplanan Padişah Birliklerine, Kara Timurtaş Paşa ile şehzadelerin kumandasındaki Anadolu askerleri de hızla boğazları geçerek Bayezid Han’a katılmışlardı.
Yıldırım Han’ın kuvvetleri rüzgar gibi estiler Niğbolu’ya doğru, Tuna boylarına ilerleyen Osmanlı Orduları Filibe- Şıpka Geçidi yoluyla savaş alanına ilerlerken yol üstünde gıda maddeleri alan Haçlıları esir aldılar.
Ele geçirilen esirlerden ordu hakkında bilgi alınırken Osmanlı ordusundan kaçanlar Niğbolu’ya gelerek Osmanlı ordusunun yaklaşmakta olduğunu haber verdiler.
Osmanlı ordusunun gelişi Haçlı birliklerini şaşkına uğratmıştı.
Türklerin savaş taktiklerini ve savaşçı karakterini çok iyi bilen Macar Kralı Sigismund, ordunun gelişini kesinleştirmek adına ileri mevkilere bir keşif birliği gönderdi.
Bayezid Han’ın Gazi Evrenos komutasındaki öncü kuvvetleri, Macar kralının gönderdiği keşif birliğini etkisiz hale getirdiler.
Ve en sonunda Osmanlı ordusu sel gibi akmaya başlamıştı Niğbolu Kalesi’ne…
Savaşa hazırlanmak ve dinlenmek için sırtını kuzeye veren ordu, Padişah’ın otağını kurdu.
Ordu yerleştikten sonra öncü kuvvetleri ve akıncılar ovaya yayılmaya başladılar.
Bu duruma ihtimal vermeyen Haçlı birlikleri hemen savaş pozisyonu aldılar.
Türkleri çok iyi tanıyan Macar Kralı, bir askeri toplantı (Harp Divanı) toplayarak savaş düzenini belirledi.
25 Eylül sabahı Avrupa’nın dört bir yanından toplanmış yaya, ağır zırhlı ve süvari birliklerinden oluşan 120.000 kişilik Haçlı Ordusu, kendi sayısının yarısı kadar bile olmayan Osmanlı ordusu ile karşı karşıya geldiği zaman Haçlılar gaflet duygusuna kapıldılar.
Osmanlı Ordusu’nun Savaş Düzen Birliklerin birinci hattından Saruca Paşa komutasındaki hafif piyadelerden oluşan azap askerleri, sol kolda Şehzade Süleyman Çelebi komutasında Rumeli askerleri, sağ kolda Şehzade Mustafa Çelebi ve Anadolu Beylerbeyi Kara Timurtaş Paşa komutasındaki Anadolu askerleri, ortada savaşçı bir birlik olan Yeniçeriler vardı.
Tımarlı sipahiler ordunun sağ ve sol taraflarına yayılmışlardı.
Sadrazam Ali Paşa, Rumeli Beylerbeyi Firuz Bey, Malkoç Bey sol kuvvetlerin arasında konumlanmışlardı.
Osmanlı kumandanları ve padişah savaşın kaderini yaya birlikleriyle başlayarak atlı birliklerle sürdürmek niyetindeydiler.

Haçlı Ordusu’nun Savaş Düzeni

Osmanlı ordusunun tam tersine sayı üstünlüklerine güvenen Haçlı birlikleri, savaşı ilk öncelikle atlı birliklerle başlatma düşüncesindeydiler.
Bu sebeple ön hatlara atlı şövalyeleri yerleştiren haçlılar, ikinci hatta Macar kralının birliklerini, sağ tarafa Stefan Laskoviç komutasındaki Hırvatları, solda ise voyvoda Mirça komutasından Ulahlar ile savaş düzeni almışlardı.
Ayrıca Haçlı ordusu konumu itibariyle Tuna Nehri, Niğbolu Kalesi ve Osmanlı ordusu arasında kıskanca alınmıştı.

Muharebenin Başlaması 

“Hilal Taktiği” Hüsranı
İki ordu bu savaş tertibatı ile karşı karşıya geldiler.
Fransız süvarileri sayı üstünlüğü ile Osmanlı yaya birliklerine saldırdılar.
Bu taarruz padişahın komuta ettiği merkez kuvvetlerine yapıldı.
Fransız süvarileri kısa sürede yaya birlikleri olan azap askerlerini geçmelerine rağmen Yeniçeriler tarafından ok yağmuruna tutularak büyük kayıplar verdiler.
Osmanlı harp taktiğini uygulayan birlikler, “Hilal Taktiği” gereğince merkez kuvvetleri geri çektiler ve sol koldan Şehzade Mustafa ve Anadolu kuvvetleri yandan saldırmaya başladılar süvarilere.
Fransız süvarileri adeta Osmanlı ordusunun ortasından kalarak bir kıyıma uğradılar.
Osmanlının hilal taktiğini bilen Macar kralı süvarilerin geri çekilmesi emrini verdiyse de süvariler devam ederek iyice ordunun içine ilerlemiş ve bir daha geri dönme şansları olmamıştır.
Merkez kuvvetleri geri çekildikçe Fransız birlikleri zafer kazandıklarını düşünerek atlarından indiklerinde pusuda bekleyen padişahın kumandasındaki birlikler kıskancı kapatarak Haçlı süvarilerini şaşkınlığa uğratmış ve çoğu yaya olan bu askerler Osmanlı ordusunun pusu taktiğiyle imha edilmişti.
Süvarilerin kıskaca alındığını gören Haçlı birlikleri yardım kuvvetleri gönderseler de ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalmışlardı.
Süvarilerin kalanları teslim olduktan ve çoğu öldükten sonra üç saat içinde süvarilerini kaybeden Haçlı ordusu perişan olmuş ve en gözde birliklerini kaybetmişti.
Fransızların hüsranından sonra Eflak Prensi Mirça birlikten ayrılarak ülkesine döndü.
Fakat Osmanlı ordusu kesin sonuç almak için bütün birliklerle Haçlı ordusunun üzerine taarruza geçmişti.
Macar Kralı Sigmund’un karşıladığı Osmanlı birlikleri adeta Haçlı ordusunu hallaç pamuğu gibi atıyordu.
Ve en sonunda bütün ordu çarpışmaya katılmıştı.
Osmanlı kuvvetlerinin karşı saldırısı sonucu Haçlı birlikleri bozguna uğrayarak kaçmaya başlamışlardı.
Savaş başlamadan önce haçlı birliklerinin sayısından güç alan Macar kralı Sigmund, “gök çökse mızraklarımızla tutarız” demiş ve ardından büyük bir yenilgi alarak Venedik kadırgasına binen Kral, boğazlardan kaçarak kendisini ülkesine zor atmıştır.
Bozguna uğrayan Haçlı birliklerinden birçok asil şövalye ve kumandan esir alınırken kaçan askerlerin çoğu Tuna Nehri’ne atlayarak boğuldular.

Niğbolu Muharebesi’nin Sonuçları

Papalık ve Avrupa Devletleri tarafından kurulan 120.000 kişilik Haçlı birliklerinin Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid Han’ın komutasındaki ordu tarafından imhası Avrupa’da büyük şaşkınlık yarattı.
25 Eylül 1326 yılında alınan zaferle birlikte Vidin-Bulgar Krallığı’na son verildi.
Savaşa dahil olan Macar Kralı üzerine Akıncılar gönderilerek birçok değerli ziynet ve esir alındı Macarlardan.
Haçlıların hezimetiyle elde edilen büyük ganimet ülkenin imarı, sosyal yardım müesseseleri ve sanat eserleri yapılmak için harcandı.
Savaş esirleri önce Edirne’ye oradan Gelibolu Yarımadasına ve sonrada Sultan Yıldırım Bayezid’in yanına Bursa’ya gönderildiler.
Esirlerin çoğu fidye karşılığı serbest bırakıldı.
Stefan Lazareviç komutasındaki Sırp ordusu da bu savaşta Osmanlı ordusuna destek vermiştir.
Korkusuz Jean ve arkadaşları Yıldırım Bayezid’e yemin ederek ona karşı bir daha kılıç kaldırmayacaklarına yemin etmiş ve Bayezid Han tarafından yeminleri iade edilmiştir.
Bayezid, “Ettiğin yemini sana iade ediyorum, yemininin aksine ülkene dön ve daha güçlü bir ordu kurarak inandığın şeyler için benimle savaşmaya devam et. Çünkü ben dünyaya Allah yolunda cihad yapmak için geldim ve O’nun rızasına kavuşmak en büyük dileğimdir.” demiştir.
Haçlıların Niğbolu Kalesi’ne ulaşırken yerleşim alanlarındaki halkı kılıçtan geçirmeleri üzerine askerlerden soylular ayrılmış geri kalan esirler ise idam edilmişlerdir.
Niğbolu Savaşı aslında Osmanlı tarihinde esirlerin öldürüldüğü ender savaşlardan biridir.
Niğbolu Zaferi, ülkenin dört bir yanına gönderilen fetihnamelerle müjdelenmiş, Asya’daki hükümdarlara, Mısır Sultanlarına, Irak ve Acem Beylerine, Tatar Han’ına, Bursa kadısına bildirilmiştir.
Mısır’da bulunan Abbasi Halifesi gönderilen fetihnameye cevap vermiş ve Bayezid Han için “Sultan-ı İklim-i Rum” (Anadolu Sultanı) demiş ve Osmanlı hükümdarları bu dönemden sonra “Sultan” olarak anılmışlardır.
Niğbolu Savaşı’ndan sonra İstanbul 3. kez kuşatıldı ve yapımı devam edilen Anadoluhisarı bu kuşatma esnasında tamamlandı.
İstanbul kuşatıldıktan sonra şehrin alınması ihtimali vardı fakat Doğu’da ilerleyen Timur tehlikesi nedeniyle kuşatma kaldırılarak antlaşmaya varılmış ve Osmanlı, İstanbul Sirkeci’de bir cami, bir İslam Mahkemesi ve bir Türk mahallesi kurulması konusunda Bizans ile mutabakata vardı.



NİĞBOLU SAVAŞI (1396),
SEBEPLERİ VE SONUÇLARI NELERDİR

Avrupalılar Osmanlı Devleti'nin daha fazla güçlenmesini engellemek için yeni bir haçlı seferi düzenlemek istemişlerdir.
Osmanlı'ya karşı yapılması planlanan Haçlı Seferi'nin önderliğini Macar kralı Sigismund üslenmiştir.
Osmanlı Kuşatması altında bulunan İstanbul'un kurtarılması için ve Osmanlıların Avrupa'dan atılması için yeni bir haçlı ordusu teşkil edilmiştir.
Bu ordu Macar'ların yanı sıra Fransız, Alman, Belçika, İsviçre şövalyeleri, Felemenk, İngiltere haçlıları, Lombardia, İskoçya, Savua, Rodos şövalyeleri ve Eflaklılar teşkil edilmiştir.
1396 yılında Haçlılar Niğbolu kalesini kuşatmıştır.
Bu olay üzerine Yıldırım Bayezid İstanbul kuşatmasını kaldırıp Balkanlara doğru yönelmiştir.
Haçlı ordusu karşısında Osmanlı ordusunu karşısında görünce çetin ve hızlı bir savaş başlamıştır.
Haçlı ordusu 3 saat içinde bertaraf edilmiştir.

Niğbolu Savaşı'nın kısaca sebepleri şu şekilde özetlenebilir:

1. Haçlı ordusu I. Kosova Savaşı'nın intikamını almak istemiştir.
2. Bizans İmparatorluğu Avrupa'dan yardım talebinde bulunmuştur.
3. Haçlılar Türkleri Balkanlardan atmak istemiştir.
4. Papanın kışkırtmaları ve Türklerin Orta Avrupa'yı tehdit etmeye başlamasıdır.

Niğbolu Savaşı'nın kısaca sonuçları ise şu şekilde özetlenebilir:

1. Eflak ve Bosna Osmanlı Devleti'nin himayesine alınmıştır.
2. Balkanlarda Osmanlı Devleti'nin yenilemeyeceği anlaşılmıştır.
3. Mora bölgesine seferler yapılarak başta Selanik olmak üzere bazı bölgeler fethedilmiştir. 






* Arnavutluk fethi.


1397 Akçay Zaferi; Konya’ya giren Yıldırım eniştesi olan Karamanoğlu Beyini idam ettirdi ve Konya’yı Osmanlı Devleti’nin Karaman Eyâleti olarak ilan etti.
Artık Anadolu birliği sağlanmış ve bütün Anadolu neredeyse Osmanlı Devleti’nin olmuştu.

(ancak bu beyliğe kesin olarak 1487’de II.Bayezid döneminde son verilmiştir..)


Rumeli’de Balkanlar Osmanlının hâkimiyetine girmişti

Karaman ülkesinin Osmanlı hâkimiyetini kabulü.

 

1397 Anadolu Hisarı’nın Yıldırım Beyazid tarafından inşası.

 

* İstanbul’un üçüncü defa kuşatılması.


* Yıldırım’ın Yunan seferi.
İstanbul yeniden muhâsara edildi ve muhâsara sırasında Yunanistan ve Anadolu üzerine seferler yapıldı.
Teselya ve Yenişehir’i aldıktan sonra hiçbir mukâvemetle karşılaşmadan
Orta Yunanistan’a giren Yıldırım Bâyezîd bölgedeki bâzı dükalıkları fethederek geri döndü.
Turhan Beyi Mora içlerine akınlar yapmakla görevlendirdi.
Bunun neticesinde Yunan Despotu Teodoros eskisi gibi Osmanlı hâkimiyetini tanımayı ve vergi vermeyi kabul etti. 


* Kadı Burhaneddin’in ölümü.


* Karadeniz Beylikleri’nin zaptı.


1398 Yıldırım Bâyezîd 1398 ilkbaharında Samsun üzerine yürüdü ve Samsun’u aldı.
Böylece Osmanlı sınırı Karadeniz havâlisinde Trabzon İmparatorluğu sınırına dayandı.


1398 Dulkadir Beyliği’nin hakimiyet altına alınması.
(1515 Turnadağ savaşı ile tamamen yok oldu)

NOT : Yıldırım Bayezid döneminde bu gelişmeler üzerine Anadolu’da denetimi kolaylaştırmak amacıyla Kütahya merkezli ANADOLU BEYLERBEYİLİĞİ kurulmuştur


1398  Kâdı Burhâneddîn, Akkoyunlu hükümdârı Karayülük Osman’a mağlup olmuştu.
Bunun üzerine Bâyezîd şehzâdelerinden birini Sivas’a göndererek burayı zaptettirdi.
Böylece Tokat, Kayseri, Niksar, Şarkikarahisar, Kırşehir ve Aksaray şehirleri Osmanlı ülkesine katıldı.

* Dulkadiroğullarından Elbistan’ı aldıktan sonra Memlûklerin elindeki Malatya, Divriği ve Besni gibi şehirleri de sınırları içine kattı.
Böylece Osmanlı sınırı Fırat kıyılarına kadar dayandı


1399 Yıldırım Bayezid-Timur anlaşmazlığının başlaması.
Doğudan büyük bir tehlike geliyordu. Doğu Türkistan Hakanı Aksak Timur veya Timurlenk, fırtına gibi eserek Doğu Anadolu’yu tehdit ediyor ve memleketleri ellerinden alınan ve Osmanlıdan memnun olmayan Anadolu beyleri Timur’u tahrik ettikleri gibi, Timur’un düşmanları olan bazı beyler de Yıldırım’a sığınmış bulunuyorlardı. Timur nazik sayılabilecek bir üslupla Yıldırım’dan bu beyleri salı-vermesini ve kendisine tabi olmasını, şartlarının kabulü halinde, gayr-i müslimlerle olan cihadını takdir ettiği Osmanlı ordusuna yardım edeceğini ifade eden bir mektup gönderdi (Mektup, ‘Rum Meliki Yıldırm Bayezid’ diye başlamaktadır). Buna karşı Yıldırım’ın cevabı çok sert ve hatta hakaretâmiz oldu (Mektup, ‘Ey Timur denen parçalayıcı köpek ve Tekfurlardan daha kâfir olan adam’ diye başlamaktadır).


1400 İstanbul’da bir Türk mahallesi, şeriye mahkemesi ve bir cami yapılması.

1400  Bursa'da I. Bayezid tarafından Ulu Cami'nin yaptırılması;

1400 İlk Osmanlı Darü'ş-şifa'sının Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmesi


* İstanbul’un dördüncü defa kuşatılması.
Osmanlı-Bizans Antlaşması:
Yıldırım Timur tehlikesinin belirmesi üzerine Bizans ile anlaşma imzalayarak 4. kuşatmayı kaldırdı.
Bu antlaşmaya göre:
*İstanbul'da Türk mahallesi kurulacak ve bir cami yapılacak.
*Türkler ticaret amacıyla serbestçe İstanbul'a girebilecek.
*İstanbul'da Türklerin davalarına bakmak için kadı bulunacak.
*Bizans Osmanlı Devletine vergi verecek.


1401 Erzincan Beyliği’nin işgali.

 

1402 Ankara Savaşı.

Yıldırım Beyazid ile Timur ordusunun karşı karşıya gelmeleri, beklenilmiyen bir bozgunla savaşın kaderinin değişmesi. Ankara bozgunu ve Yıldırım Bayezid’in esareti. Yıldırım’ın strateji açısından üstün görüldüğü uğursuz Ankara Meydan Muharebesi meydana geldi ve 28 Temmuz 1402 tarihinde Osmanlı ordusu yenik düştü ve Padişah esir alındı. Bu hadiseyle Osmanlı Devleti, cihan devleti olmaktan çıkmış ve yeniden başa dönmüştü. Zira bu savaşı takip eden yıllarda, 8 yıl kadar Anadolu’da kalan Timur buralarda terör estirdi ve eski beylere beyliklerini tamamen iade etti.

ANKARA SAVAŞI (1402)
15. yüzyıl başlarında Osmanlılar doğuda Memluk ve Timur Devletiyle komşu olmuşlardı.
Timur Çağatay Hanlığına son vererek büyük bir devlet kurmuş, Altınorda devletinin parçalanmasına yol açmış, İran,Irak ve kuzey Hindistan'ı topraklarına katıp, 1400 yılından itibaren Osmanlı topraklarına saldırmaya başlamıştı.
Sebepleri:
* Yıldırım tarafından toprakları alınan Anadolu Beylerinin Timur'a sığınarak, onu kışkırtmaları.
* İki Türk hükümdarının da cihan hakimiyeti ideali.
* Timur tarafından toprakları ellerinden alınan Irak hükümdarı Celayiroğlu Ahmet ile Karakoyunlu hükümdarı Kara Yülük Osman'ın Yıldırım'a sığınmaları,Timur’a karşı Yıldırım Bayezid’i kışkırtmaları.
* Timur'un Çin'e yapacağı sefer öncesinde arkasında güçlü bir devlet bırakmak istemeyişi.
* Timur'un Osmanlı'dan kabul edilemez istekleri.
* Osmanlıların Balkanlarda ilerlemesinden endişelenen Papa’nın Osmanlılara karşı Timur’u kışkırtması.

NOT : Timur Yıldırım Bayezıt'dan Anadolu Beylerinin topraklarını iade etmesini, Celayiroğlu Ahmet ve Kara Yülük Osman'ın kendisine teslim edilmesini, Osmanlı Devleti’nin kendisine bağlılığını bildirmesini istemişti.
Savaş: İki ordu arasında savaş, Ankara'da Çubuk ovasında yapıldı. Karatatarlar’'ın ve Anadolu beylikleri askerlerinin saf değiştirmesi Osmanlı ordusunun savaşı kaybetmesine ve Yıldırım Bayezid’in esir düşmesine neden oldu.
Sonuçları:
* İlk ve son kez bir Osmanlı padişahı savaşta esir düştü (Yıldırım Bayezid)
* Osmanlı Devleti,11 yıl sürecek (1402-1413) Fetret (kargaşa,buhran,bunalım vb.) devrine girdi.
* Timur’un yardımıyla Anadolu beyliklerinin yeniden kurulmasıyla Anadolu Türk siyasi birliği bozulmuştur.
(Karesi ve Kadı Burhaneddin beylikleri hariç)
* Balkanlar'da Osmanlı ilerleyişi bir süre durdu, hatta bazı topraklar kaybedildi.
* İstanbul’un fethi 50 yıl gecikti.






ANKARA SAVAŞI
20 Temmuz 1402

Bölge  ; Ankara Çubuk Ovası
Sonuç ; Kesin Timur zaferi.
Taraflar : Timur İmparatorluğu
-------------------------------------------
Osmanlı İmparatorluğu,
Sırbistan Prensliği

Komutanlar
Sahipkıran Emir Timur
Şahruh Mirza (Sol Kanat)
Sultan Mahmut Han (Sol Kanat) Halil Sultan (Sol Kanat)
Miranşah (Sağ Kanat)
Ebu Bekir (Keşif Kolu)
Emir Celal el-İslam (Esas Kuvvet)
Cihanşah (Esas Kuvvet)
Muhammed Mirza (İhtiyat Kuvvetleri)
İsen Buga (Fil Birlikleri Komutanı)

--------------------------------------------
Yıldırım Bayezid
Çandarlı Ali Paşa (Esas Kuvvet)
Süleyman Çelebi (Sol Kanat)
Stefan Lazarevic (Sol Kanat)
Kara Timurtaş Paşa (Sağ Kanat)
Mehmet Çelebi (İhtiyat Kuvvetleri)

Güçler
Timur: Yaklaşık 140.000 Ağır Zırhlı Süvariler Türkmen ve Moğol Atlı Okçular Serbedâri Piyadeler 32 Savaş Fili

---------------------------------------------
Osmanlı: 85.000 5.000 Yeniçeri 10.000 Sırp Piyade Tımarlı Sipahiler Kara Tatarlar

Kayıplar
Timur : 15,000 ölü veya yaralı Osmanlı : 40,000 ölü veya yaralı

Ankara Muharebesi, Osmanlı Padişahı Yıldırım Bayezid ile Timur arasında, Ankara'nın Çubuk Ovası'nda 20 Temmuz 1402 tarihinde yapılan muharebe.
Geç Orta Çağ tarihinin en kanlı çarpışmalarından olan ve Osmanlıların yenilgisiyle sonuçlanan Ankara Muharebesi, Fetret Devri (1402-1413) olarak bilinen bir iktidar boşluğu döneminin yaşanmasına yol açmıştır.

Muharebe Öncesi Şartlar
Osman Gazi ve Orhan Gazi ile I. Murad'ın inşa ettikleri devlet, daha çok Balkanlar'da genişlediği gibi, henüz gevşek vâsallık bağlarına dayanıyordu.
Bu dönemde Osmanlılar özellikle Anadolu'da hızlı ve kesin ilhaklara girişmişlerdi; aradaki çatışmalara karşın, Türk-İslam beylikleriyle daha yumuşak bir ilişkiyi gözetiyorlardı.
Yıldırım Bayezid ise, İstanbul kuşatmasını sürdürürken, bir yandan da Anadolu birliğini sağlamak amacıyla çeşitli savaşlara girişmişti.
Karamanlılara karşı kazanılan Akçay Muharebesi (1398) sonucu Konya, Niğde, Karaman ve Develi Osmanlıların eline geçti; Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin'in öldürülmesiyle Sivas, Tokat, Kayseri ve Aksaray Osmanlı egemenliğine girdi (1399).
Aynı yıl Memluk sultanı Berkuk'un ölümünden ve yerine çocuk yaştaki Nasıreddin Ferec'in geçmesinden yararlanan Bayezid, Malatya'yı Memluklerden aldı.
Dulkadiroğullarının elinde bulunan Kâhta, Divriği, Besni ve Darende kaleleri de Osmanlılara geçti.
Osmanlı sınırları böylece Orta Fırat'a dayanmış oluyordu.
Bütün bu fetihlerden sonra Bayezid, yenilgiye uğrayan yerel hanedanları tasfiyeye yönelerek, sıkı bir merkezi yapı kurmaya girişti.

Nedenleri
Türkistan ve İran'da güçlü bir devlet kuran Timur, kendini İlhanlıların varisi sayarak Anadolu üzerinde hak ileri sürmekteydi.
Bayezid döneminde Osmanlıların erken bir aşamada Ön Asya'ya dayanması Timur'un dikkatini çekti.
Timur'un saldırılarıyla topraklarını yitiren Celayir sultanı Ahmed ile Karakoyunlu devletinin hükümdarı Kara Yusuf Osmanlılara sığınınca, Bayezid ile Timur arasında mektuplaşma başladı.
Bayezid, Timur'un, Kara Yusuf ile Sultan Ahmed Celayiri'nin geri verilmesi yolundaki isteğini kabul etmedi.
Osmanlılara gözdağı vermek isteyen Timur, Bayezid tarafından toprakları ellerinden alınan ve Timur'un devletinde kendilerine daha yakın bir sosyal düzen bulan Anadolu beylerinin de kışkırtmasıyla Sivas, Halep ve Şam'ı ele geçirdi.
Timur'un Bağdat'a yönelmesi üzerine Bayezid de doğuya ilerleyerek Timur'a bağlı Tahharten'in egemenliğindeki Erzincan ve Kemah'ı istila etti.
Bu gelişme iki hükümdarın arasını iyice açtı.
Bayezid'e bir elçi gönderen Timur, Kemah'ın Erzincan Emiri Tahharten'e Anadolu Beyliklerinden alınan yerlerin de sahiplerine geri verilmesini, Kara Yusuf'un teslim edilmesini ve Osmanlıların kendisine bağlanmasını istedi.
Bayezid'in bu talepleri reddetmesi savaşın gerekçesi oldu.

Timur'un Talepleri
*Anadolu beylerinden aldığı toprakların geri verilmesi.
*Kara Yusuf ve Ahmet Celayir'in kendisine teslim edilmesi.
*I. Bayezid'in Timur hakimiyetini tanıması.
*Kemah Kalesi ve çevresinin geri verilmesi.
*Şehzadelerden birinin rehin olarak verilmesi.

Timur Ordusunun Anadolu'daki İlerleyişi Timur'un Osmanlı'ya karşı beslediği istilacı planlar, Bayezid için artık büyük bir tehdit oluşturmaya başlamıştı.
Hem Anadolu'da, hem de Balkanlar'da yayılmış olan Osmanlıların harekat inisiyatifini kendi eline alan Timur, yeniden büyük bir ordu toplamış ve 12 Mart 1402'de Karabağ'dan Anadolu'ya hareket ederek Erzincan ve Kemah üzerinden Sivas'a kadar ilerlemiştir.
Orduya; Orta Asya, İran, Afganistan ve Kafkasya'dan 20 sultan katılmıştır.
Ordu Hindistan'dan temin edilen savaş filleriyle desteklenmiştir.
Timur'un ordusuyla birlikte Anadolu'ya girdiği haberini alan Bayezid, silah altına çağırdığı Sırplardan ve himayesi altına almış olduğu Türk Beyliklerinden oluşturduğu ordusuyla, Bursa'dan hareket ederek Timur'u karşılamak üzere Doğu Anadolu'ya doğru yönelmiştir.
Timur'un Sivas'ta olduğunu öğrenince savaşı, Akdağmadeni yöresinde yapmak istemiştir.
Sivas'tan ayrılan Timur, Tokat'a yönelmiş ve burada bulunan kaleyi kuşatmıştır.
Fakat kale surları çok yalçın ve sarp kayalık bir arazi üzerine kurulmuştur, alınabilmesi içinse uzun bir kuşatma gerektirmektedir.
Osmanlı ordusunun kendisine doğru yaklaştığı haberini Ebu Bekir komutasındaki keşif kollarından öğrenen Timur, kuşatmayı kaldırarak bu şehri es geçmiştir.
(bu olayla birlikte Timur'un hayatı boyunca alamadığı tek yer Tokattır) Ordusu çoğunlukla süvarilerden oluşan Timur, piyade birliklerinden oluşan Osmanlı ordusuyla bu bölgede bulunan dar geçitlerde savaşarak başarılı olma şansının az olduğunu fark etmiş ve ordusunun yüksek manevra kabiliyetini kullanarak hızla güneye, Kayseri'ye doğru ilerlemiştir.
Tokat ile Kayseri arasındaki mesafeyi ortalama 6 günlük bir zamanda katedip burada 4 gün mola veren Timur ordusu, bundan sonra Ankara'ya doğru hareket etmiş ve kenti kuşatmıştır.
Tokat havalisine doğru yaklaşan Bayezid ise, dağların geçitlerini kuvvetli olarak askerleriyle kapatarak zorunlu güvenlik önlemlerini almıştır.
Kalan askerleriyle birlikte ormanlık bir arazide, neredeyse tamamı süvarilerden oluşan Timur ordusunu yenebileceğini düşünmüştür.
Ankara'nın kuşatılış haberini aldığında ise, stratejik bir manevra hatası yaparak, temmuz ayının acımasız sıcağı altında yürüyüş yapmış olan yorgun ordusuna tekrar yürüyüş emri vererek Ankara'ya, Timur orduları üzerine süratle harekete geçmiştir.
Timur, Bayezid'in kendisine doğru varmakta olduğunu öğrenince, şaşırmış ve kuşatmayı kaldırarak kuzeye, Çubuk Ovası'na çekilmiştir.

Çubuk Ovasındaki Karşılaşma

Timurlu ve Osmanlı orduların savaş düzeni.
19 Temmuz 1402'de Bayezid adına yaraşır süratiyle kuzeydoğu yönünden geldiği Çubuk Ovasında, Timur'un ordusunu, atları besiye bırakılmış, askerleri dinlenmeye çekilmiş, dağınık ve emniyetsiz fakat en iyi mevkide, Çubuksu nehrini arkasına almış bir vaziyette bulur.
Osmanlı ordusu ise yorgun ve su sıkıntısı çekmekteydi.
Hiç gecikmeden divan'ı toplayan Bayezid, durum değerlendirmesi yapar
Yanında bulunan tüm paşaları, vezirleri ve oğulları hemen saldırıya geçip düşman ordusunu imha etmeyi teklif etmişlerse de, Bayezid bir hata daha yaparak, böyle bir saldırının mertçe olmadığını ifade etmiş ve yol yorgunu ordusunun savaş öncesi dinlenmeye ihtiyacı olduğunu belirterek konaklamayı tercih etmiştir.
Timur orduları sayı bakımından Osmanlı ordusuna üstün olmakla beraber Bayezid, Timur'a karşı gerçekleştirmiş olduğu bu savaşta muzaffer olmayı umut ediyordu.
Bu umudu; Niğbolu'da, kendi ordusunun donanım ve teçhizatı bakımından üstün, Avrupa'nın en elit Haçlı ordusuna karşı kazanmış olduğu zaferin vermiş olduğu güvenden doğuyordu.
Timur ise gençliğinden beri hayalini kurmuş olduğu Turan Birliğini oluşturabilmesi için önünde tek bir engeli kaldığının farkındaydı.
Kendisini savaş sanatının zirvesinde görüyordu.
Bu savaşı kazanmakla birlikte, şanına şan katıp, kurmuş olduğu imparatorluğu tehdit edecek hiçbir düşmanı kalmayacaktı ve sırtını sağlama aldıktan sonra kılıcını Çin'e doğru çevirebilecekti.

Osmanlı ordusunun Çubuk Ovasındaki savaş düzeni şöyledir;

Azaplar, Yeniçeriler ve Tımarlı Sipahilerden oluşan merkez kuvvetlerine Bayezid kumanda ediyordu.
Sadrazam Çandarlı Ali Paşa, Mustafa Çelebi, İsa Çelebi ve Musa Çelebi onun yanında yer alıyorlardı.
Sol cenahta bulunan Rumeliden tedarik edilmiş birliklere Süleyman Çelebi, sağ cenahta Osmanlı himayesi altında bulunan Anadoludaki Türk Beyliklerinden tedarik edilmiş birliklere ise Vezir Kara Timurtaş Paşa kumanda ediyordu.
Mehmed Çelebi de esas ordunun gerisinde Karakoyunlu Beyliğinden tedarik edilmiş olan ihtiyat kuvvetlerinin başında bulunmaktaydı.
Sol cenahın ihtiyat kuvvetlerini Sırbistan Despotu (Aynı zamanda Bayezid'in kayınbiraderi) Stefan Lazareviç'in kumandası altında 10 bin'e yakın zırhlı Sırp askerleri oluşturuyordu.
Sağ cenahın ihtiyat kuvvetlerinde ise Kara Tatarlardan oluşan süvari alayı bulunmaktaydı.
Ayrıca Süleyman Çelebinin kumandası altında Akıncı kuvvetleri de vardı.
Timur ordularının Çubuk ovasındaki savaş düzeni ise şöyledir; Timur ordunun merkezinde yer alıyordu.
Sağ cenahta Miranşah bulunurken, sol cenaha ise Şahruh Mirza ve Halil Sultan kumanda ediyordu.
Hindistan'dan getirilen zırhlı 32 savaş fili İsen Buga komutası altında ordunun önünde sıralanmıştı.
Muhammed Mirza da ana ordunun gerisinde Harezm ve Maveraünnehirden tedarik edilmiş olan ağır zırhlı süvari alayından oluşan ihtiyat kuvvetlerine kumanda ediyordu.
Pir Muhammed ve İskender Mirza onun yanında yer alıyorlardı. Timur, ikiye ayırmış olduğu merkez kuvvetinin sol kanadına Emir Celal el-İslam, sağ kanadına ise yeğeni Cihanşah kumanda ediyordu.
Ayrıca daha önceden Timur'a sığınmış olan Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Germiyanoğulları, Saruhanoğulları gibi Anadolu Beyliklerinden oluşan tümenler de Miran Şah komutası altında sağ cenahın gerisinde yerlerini almışlardı.
Muharebe 20 Temmuz 1402'de iki ordu, sabah namazlarını kıldıktan sonra savaş düzeni aldılar.
Bayezid, Niğbolu Savaşı'nda kullanmış olduğu hilal taktiğini uygulamak için ordusunun en ön safında yer alan Azaplara saldırı emrini verdi.
Bu saldırı emriyle savaşı başlatmış oluyordu.
Fakat Çubuk ovası düzlük bir arazi olmasıyla birlikte bodur çam ağaçlarıyla ve boyu aşan otlarla doluydu, bu durum Azapların saldırısını yavaşlatıyordu.
Azapların saldırıya geçtiğini gören Timur, karşılık olarak merkezde bulunan Serbedâri piyadelerini kullanarak Azapların üzerine ok yağdırmaya başladı.
Okçuların yoğun ok yağmuruna hedef olan Azaplar, ağır zayiatlar vererek geri çekilmeye başladılar.
Uyguladığı taktiğin işe yarayamadığını fark eden Bayezid, Yeniçerilere ve Sipahilerine saldırmalarını emretti.
Bu taarruza karşılık olarak Timur da, komutanı İsen Buga'ya saldırı emri vererek yüksek çam ağaçlarının içerisine gizlemiş olduğu ordusunun en önünde yer alan birbirlerine zincirlerle bağlı savaş fillerini ileri sürmüştür.
Bununla birlikte Miran Şah'ı, Süleyman Çelebi komutasındaki birliklerin üzerine saldırtarak Yeniçerilere takviye birlik gelmesini önlemeyi hedeflemiştir.
Timur ordusunun ikiye ayrılmış olan merkez kuvvetlerinin önünden sağlı sollu çıkan savaş filleri, Yeniçeriler ve Sipahilerin şaşırmasına neden olmuştur.
Çünkü Osmanlılar, o zamana kadar yapılan hiçbir savaşta fillerle karşılaşılmamıştır.
Yine de saldırıya devam eden Yeniçeriler, uygulayacakları sahte ricat'ı erken yaparak Sipahilerin fillerle karşı karşıya gelmelerine neden oldular.
Savaşın en kanlı ve şiddetlisi olan bu çatışmada savaş filleri, Yeniçerilerin ok atışları ve Sipahilerin yapmış oldukları saldırılar sonucu etkisiz hale getirilmiştir, fakat Osmanlı askerleri de çok ağır kayıplar vermiştir.
Fil hücumunun ardından Timur, merkez kuvvetlerinin Yeniçerilere saldırmalarını emretmiştir.
Bunu gören I. Bayezid, Rumeli birliklerinin saldırı altında olmasından dolayı, ordusunun sağ cenahında bulunan Kara Timurtaş Paşa komutasındaki Anadolu askerlerini ve Kara Tatarları, Yeniçerilere takviye olarak savaş meydanına sürmek için emir verdi.
Fakat Timur ile daha önceden anlaşmış olan Kara Tatarlar, taarruz sırasında Bayezid'e ihanet ederek yön değiştirmişlerdir.
Kara Tatarlar direkt olarak Rumeli ve Sırp askerlerinin arkasına sarkıp, onlara ok yağdırmak suretiyle saldırıda bulunurlar.
Miranşah ile Süleyman Çelebi arasında geçen çatışma sırasında, Timur tarafında bulunan Anadolu Beylerinin kendi sancaklarını açması sonucu, bunları fark eden Osmanlı ordusundaki Anadolu birlikleri de, kendi beylerinin yanında saf tutarak, Timur tarafına geçerler.
Yeniçeriler ve Rumeli birliklerinin hiç beklemediği bu saldırı karşısında Osmanlı ordusu tam bir bozgun havasına girmiş olur.
Bir tek Rumeli ve Sırp müttefikleriyle Yeniçeriler sırt çevirmeyerek Bayezid'in yanında sonuna kadar savaştılar.
Bu bozgun karşısında ordusuna genel taarruz emri veren Timur, I. Bayezid'in canlı olarak ele geçirilmesini emretmiştir.
Şahruh Mirza komutasındaki birliklerin seri manevrasıyla iyice kuşatılan Osmanlı ordusundaki Vezirler, İsa Çelebi, Süleyman Çelebi, Mustafa Çelebi ve Mehmet Çelebi kuşatmayı yararak kaçmayı başarmışlardı.
Şehzadelerin kaçtığını farkeden Stefan Lazarevic, Bayezid'e geri çekilmesi gerektiğini söylesede o bunu reddetmiş ve savaşmaya devam etmiştir.
Ortalama 10 saat süren savaşın sonlarına doğru geri çekilmek zorunda kaldığı Çataltepe'de elinde kalan yaklaşık birkaç bin Yeniçeriyle atının üstünde çarpışmaya devam eden Bayezid sonunda gece çökmek üzereyken Minnet Bey tarafından kaçmaya ikna edildi.
Yıldırım kuşatmayı yararak Çataltepe’den 16 km uzaklaşmayı başarsa da atı tökezleyip düşünce Han ünvanına haiz Mahmut tarafından yakalanıp bağlandı.
Çelebi Mustafa, beylerbeyi Timurtaş ve Hoca Firuz da padişah ile birlikte esir düşmüştür.
Savaş sonrası Timur, esir alınan Yıldırım Bayezid'e esir gibi davranmamıştır.
Her daim yanında bulunmasını sağlayarak tüm ihtiyaçlarını gidermiş, kendi çadırı yanında ona ve oğluna çadır kurdurmuş ve dostça davranmıştır.
Daha sonra emri altındaki komutanlar vasıtasıyla ordusunu Anadolu üzerine dağıtarak Bursa'ya kadar olan bölgeleri işgal ve istila etmiş ve kendi tabiiyetine bağlamıştır.
Hristiyan Hospitalier Şövalyeleri denetimi altında bulunan İzmir'i fethederek, bu bölgenin yönetimini Müslümanlara bırakmıştır.

Ankara Muharebesi yenilgisi; Osmanlı Devleti'nin geçici süreliğine dağılarak, devletin imparatorluk aşamasına geçmesinin ve İstanbul'un Fethi'nin 50 yıl kadar gecikmesine, Anadolu`daki Türk siyasal birliğinin bozularak Anadolu beyliklerinin yeniden kurulmasına ve Osmanlı tarihinde Fetret Devri olarak bilinen 11 yıllık bir iktidar boşluğu döneminin yaşanmasına neden oldu.

Ankara Savaşı’nın nedenleri kısaca şu şekilde özetlenebilir:

1. Timur ve Yıldırım Bayezid’de bulunan Cihan hâkimiyeti anlayışı savaş çıkmasına sebebiyet vermiştir.

2. Osmanlı Devleti tarafından toprakları ele geçirilen Anadolu Beyleri Timur İmparatorluğu’na sığınmışlar ve Timur’u Yıldırım Bayezid’e karşı kışkırtmışlardır.

3. Timur’dan kaçan Bağdat hükümdarı Ahmet Celayir ve Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf Osmanlı Devleti’ne sığınmıştır. Yıldırım Bayezid’in kendisinden yardım isteyen hükümdarları Timur’a teslim etmemesi sonucunda ikili ilişkiler bozulma noktasına gelmiştir.

4. Güneye, Doğuya ve Çin’e sefer yapmayı planlayan Timur arkasında güçlü bir Osmanlı Devleti’nin olmasını istememiştir.

5. Doğu-Batı ticaret yollarını ele geçirmek isteyen Timur, Anadolu’ya girmiş, Erzincan ve Sivas’ta katliamlar yapmıştır.

6. Timur ile Yıldırım Bayezid’in birbirlerine yolladıkları mektuplarda, birbirlerine karşı hakaret içeren sözlerin olması iki ülkeyi savaşın eşiğine getirmiştir.
Ankara Savaşı’nın başlangıcında Osmanlı Ordusu üstünlük sağlamıştır. Anadolu Beyliklerinden bazı askerlerin ve Tatarların Timur’un tarafına geçmesi sonucunda Osmanlı Devleti Ankara Savaşı’ndan mağlup olarak ayrılmıştır. Yıldırım Bayezid Timur’a esir düşmüştür.
Yaklaşık 8 ay kadar Timur’un yanında esir olarak kalan Yıldırım Bayezid üzüntüsünden hastalanarak vefat etmiştir.
Bu savaşın neticesi Osmanlı Devleti için çok acı olmuştur.

Yaklaşık 11 yıl boyunca sürecek olan bir boşluk dönemi, taht kavgalarının meydana geldiği kargaşa ortamı, Osmanlı Devleti üzerine kara bir bulut gibi çökmüştür.

Ankara Savaşı’nın sonuçları kısaca şu şekilde özetlenebilir:

1. Balkanlarda hızla ilerleyen Osmanlı Devleti’nin ilerleyişi durma noktasına gelmiştir.

2. Bizans İmparatorluğu’nun ömrü uzamıştır. İstanbul’un alınması gecikmiştir.

3. Kadı Burhaneddin ve Karesioğulları beylikleri hariç, itaat altına alınan Anadolu Beylikleri bağımsızlıklarını ilan etmişler ve yeniden kurulmuşlardır. Bu sebeple de Anadolu’da siyasi birlik bozulmuştur.

4. Osmanlı Devleti dağılma noktasına gelmiş ve Timur İmparatorluğu’na bağlanmıştır.

5. Balkanlarda bazı devletler bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.

6. Yıldırım Bayezid’in ölümü ile Anadolu’da Şehzadeler arasında taht kavgaları başlamıştır.

Tarihte 1402 ve 1413 yılları arasında 11 yıl boyunca taht kavgaları ve kargaşa içerisinde geçen, iki hükümdar arasında hükümdarın olmadığı bu döneme FETRET DEVRİ adı verilmiştir.
Bu kavgalardan sonra ise Çelebi Mehmet otoriteyi tekrar sağlamış ve 1413 yılında hükümdar olmuştur. Timur; Çinlileri, Yıldırım Beyazıt ise, Bizanslıları unutmuştur.

STRATEJİK SONUÇLAR:

1. Anadolu topraklarında, İki Müslüman ve Altay Türkü kökenli hükümdar: kendine sığınan beylerin ve Hıristiyan ülke liderlerinin olmadık şeyler söyleyip, aralarını açmaları sonucu, büyük bir savaşa tutuşmuşlar ve Ortaçağ’ın bu en büyük ve kanlı savaşında, 200.000 Türk ölmüştür.

Timur: Moğol değildir.

Günümüzdeki Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 Türk devletinden birisi de, Timurlar devletidir.

2. Yıldırım Beyazıt: Anadolu topraklarındaki Türkmenleri telef etmek için; Hıristiyan Sırp askeri güçlerinden yararlanmıştır ki, bu tutumu anlaşılır gibi değildir.

3. Sırplar; her ne kadar Osmanlı güçlerine, Timur ile ilgili savaşta yardım etmiş olsalar da, bu durum, Sırpları hiçbir zaman tarihimiz açısından olumlu göstermez. Çünkü: yakın geçmişte, Balkanlarda, Müslüman Bosnalılara karşı kıyım uygulayan Sırplar, 600 yıl önce de, Osmanlılarla birlikte de olsa, Anadolu topraklarında, yine Müslüman ve Türk katliamı yapmışlardır.

4. Savaş sonunda: a. Anadolu Türk birliği parçalanmıştır.

b. Bizans ve İstanbul’un fethi: 50 yıl sonraya kalmıştır. Yıldırım Beyazıt tarafından, bu dönemde İstanbul alınmış olsaydı, büyük olasılıkla, Fatih Sultan Mehmet tarafından, Viyana ve Vatikan ele geçirilebilirdi.

c. Osmanlı devletinin gelişimi, bu savaşın kaybedilmesi sonucu, 50 yıl sonraya kalmıştır.

d. Timur ve ordusu her ne kadar bu savaşı kazanmış olsa da, takip eden dönemde büyük bir devlet kurmayı başaramamışlardır. Halbuki bu savaşı kaybeden Osmanlılar, takip eden dönemde, çok daha büyük bir devlet kurmuşlar ve askeri güç haline gelmişlerdir.

e. Timur: Yıldırım Beyazıt’ın isteği üzerine, Tatarları, Anadolu’dan sürgüne gönderir.

f. Timur: İzmir şehrine kadar ilerler ve buradaki Hıristiyanları, şehirden atar.
Anadolu Beylerine, topraklarını geri verir.
Anadolu’daki Osmanlı varlığını tamamen yok etmez. Çünkü: söylenenlere göre, buna “Şeyh Bedrettin” engel olmuştur. Timur: Hint ve Çin diyarlarını ele geçirmek üzere, Doğu’ya yönelir.

g. Savaş esnasında: Türkmenlerin, Anadolu Beyleri tarafından bayrak açılması üzerine, Osmanlı ordusunu terk ederek, Timur ordusuna katılmaları sonucu: Sırp prensi, “Türkler bize ihanet etti, yurdumuza dönelim” şeklinde, Yıldırım Beyazıt’a teklifte bulunduğu ve ancak, bu teklifin kabul edilmediği söylenir.

Osmanlılar: savaş sonunda, Anadolu’daki tüm topraklarını kaybetmiş olmalarına rağmen, Balkanlarda bir tek taş dahi kaybetmezler.
Bu yüzden: imparatorluk tarihi boyunca, Türk unsurlara güven sarsılır ve bunun sonucunda, devlet yönetiminde, Türk unsurlara çok az yer verirler

 

Fetret Devri. Osmanlı Devleti’nde kardeşler, Şehzadeler arası mücadelenin başlaması ve çeşitli olaylarla devletin on yıl sürecek iktidar mücadelesi içinde ve çatışma ortamında zaman kaybetmesi.


Üç şehzade idaresinde üç ayrı Osmanlı hükümeti.


Bursa, İznik ve İzmit şehirlerinin yağmalanması.


Osmanlı ülkesinde anarşinin başlaması.


YILDIRIM BAYEZİD DÖNEMİ İLE İLGİLİ BİRKAÇ ÖNEMLİ NOT

* İstanbul’u kuşatan İLK Osmanlı padişahı YILDIRIM BAYEZID’dir.(1391)

* İLK büyük Osmanlı tersanesi Yıldırım Bayezıt tarafından Gelibolu'da yapıldı

* Anadolu Türk Birliği İLK defa YILDIRIM BAYEZID tarafından kuruldu.

Son olarak ise;Yavuz Sultan Selim döneminde 1515’te Turnadağ Savaşı ile olmuştur.
* Osmanlılara Orta Avrupa’nın kapıları İLK defa NİĞBOLU ZAFERİ ile açıldı.(1396)
* Anadolu Türk Birliği İLK defa Ankara Savaşı SONUNDA BOZULDU.(1402)

* Osmanlılarda İLK taht kavgaları FETRET DEVRİ’inde oldu.(1402-1413)

* İLK cülus bahşişi Yıldırım Bayezid tarafından 1389 tarihinde I.Kosova Savaşı sonrası tahta çıktığında dağıtıldı


1403 Yıldırım Beyazid’ın vefatı.
Fetret Dönemi

1403 Bizans İmparatorluğu ve Mısır Sultanlığı’nın ve Osmanlı şehzadelerinin Timur’a tabiyeti.


Timur’un Anadolu’dan ayrılması.


1404 İsa ve Musa Çelebiler mücadelesi.
Osmanlı Devletini tekrar bir idâre altında toplamak isteyen Çelebi Mehmed, kardeşi Îsâ Çelebi’ye karşı Ulubâd mevkiinde giriştiği savaşı kazanarak Bursa’ya girdi ve hükümârlığını îlân etti 

Çelebi Mehmed’in Bursa ve Balıkesir’i zaptı.


Şehzade Murad’ın doğumu


İsa Çelebi’nin Çelebi Mehmed’e taarruz etmesi.


1405 Timur öldü...


1406 Edirne’de hükümdarlığını ilan eden Süleyman Çelebi, kuvvetleriyle birlikte Bursa’ya geldi ve şehri ele geçirdi. Bursa’ya sahip olan, ancak ağabeyinin ordusuna karşı koyacak gücü olmayan Mehmet Çelebi, Bursa’yı terk ederek şehri ve hükümdarlığı büyük kardeşi Süleyman çelebi’ye bıraktı.-


1406 Süleyman Çelebi’nin sadrazamı Çandarlı Ali Paşa öldü.

Babası Çandarlı Hayrettin Paşa’nın 1387’de ölümünden sonra I. Murat, Yıldırım Bayezid ve Fetret Devri’nde Süleyman Çelebi’ye sadrazamlık yapan Çandarlı Ali Paşa, İznik’e gömüldü.


1406 Osmanlı tahtını ele geçirmek için mücadele eden Musa çelebi, Rumeli’ye geçti.
Süleyman Çelebi’de bu harekâtı önlemek amacıyla Bursa’dan Edirne’ye geldi.


1406 Süleyman Çelebi tarafından Bursa’da inşa ettirilen Yıldırım Bayezid Türbesi’nin yapımı tamamlandı.


1407 Süleyman Çelebi ile Venedik Cumhuriyeti arasında dostluk antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre; Venedik Cumhuriyeti’nin, Arnavutluk sahilindeki topraklarının emniyeti karşılığı olarak Osmanlı padişahına yıllık 1600 duka haraç vermesi kararlaştırıldı.-


1409 Emir Süleyman (Süleyman Çelebi) vefat etti.-


1410 Rumeli’de Osmanlı tahtına Musa Çelebi çıktı.


1411 Simavna Kadısı oğlu Şeyh Bedrettin kadıaskerliğe tayin edildi.


1412 Çelebi Mehmed ve Musa Çelebi arasında İnciğiz savaşı.

Çelebi Mehmet Anadolu'da, Musa Çelebi de Rumeli'de hüküm sürmekle osmanlı topraklarını bir bakıma anlaşmaksızın paylaşmış durumdaydılar.

Musa Çelebi'nin istanbul'u kuşatmasından korkan ve osmanlı şehzadeleri arasında taht kavgasından yararlanmak isteyen Bizans imparatoru Ma-nuel, Çelebi Mehmet ile Musa Çelebi'ye karşı savaşmak üzere anlaştı.

Böylece yaklaşık 20 000 askeriyle Üsküdar'a gelen Çelebi Mehmet, Bizans gemileriyle Rumeli yakasına geçirildi.

Bizans askerlerinden de bir miktar yardımcı alan Çelebi Mehmet, Çatalca yakınındaki inceğiz köyü çevresinde Musa Çelebi kuvvetlerine karşı mevzilendi.

Öncü kuvvetler arasında yapılan ilk günkü çatışmada Musa Çelebi'nin ileri karakolları yenilgiye uğrayarak dağıldı.

Ertesi gün tüm güçlerin katılmasıyla başlayan meydan savaşında Musa Çelebi saflarında çarpışan bazı beyler, daha önce anlaştıkları Çelebi Mehmet'in yanına geçince, Musa Çelebi kuvvetlerinin sağ ve sol kanatları bozularak çekilmeye başladı.

Bunun üzerine, yanında çok az sayıda asker alıkoyan Çelebi Mehmet, öteki tüm güçlerini kardeşinin kaçan kuvvetlerini izlemekle görevlendirdi.

Bu arada, savaşı yitirdiğini sanan merkezdeki Musa Çelebi de kaçmaya kalkıştı.

Ancak, başında bulunduğu 7 000 yeniçeri onu bırakmayarak yanında çok az sayıda adam bulunan Çelebi Mehmet'in üzerine saldırdı.

Çarpışmada atı ve kendisi yaralanan Çelebi Mehmet, 200 atlısıyla istanbul'a sığınarak canını güçlükle kurtardı.

Buradan da Bizans İmparatorunun gemileriyle Anadolu'ya geçip Bursa'ya gitti.

Öte yandan, yenilirken yenen durumuna geçen Musa Çelebi, kendine özgü cesaretiyle kardeşinin takipten dönen askerinin arasına girerek etkili konuşmasıyla onları kendi yanına çekmesini bildi.

Ancak, kimi komutanlarla beyler daha sonra Bursa'ya giderek yeniden Çelebi Mehmet kuvvetlerine katıldılar.


1413 Sultan I. Mehmed’in duruma hâkim olup, devleti Edirne’de yeniden kurması. Sultan I. Mehmed’in tahta çıkışı.


1414 Karamanoğlu II. Mehmed’in Bursa kuşatması.

Sultan I. Mehmed’in ikinci Karaman seferi.

Çelebi Mehmed Rumeli’de bulunduğu sırada Karamanoğlu Mehmed Bey, Bursa’yı bir ay kadar muhâsara etmiş, Mûsâ Çelebi’nin cenâzesinin geldiğini duyunca, şehri ateşe vererek memleketine dönmüştü.

Aydınoğlu Cüneyd Bey de bu sıralarda Ohri’den kaçarak Aydın’a gelmiş ve Ayaslug’u (Selçuk) muhâsara edip, sancak beyini öldürmüştü.

Bu sebeple Çelebi Mehmed Anadolu’ya dönünce önce Cüneyd Bey üzerine yürüyüp, Çandarlı eliyle Menemen, Kayacık ve Nif kalelerini aldı.

Ayrıca İzmir de fetholundu.

Çelebi Mehmed, Cüneyd’in annesinin ricâsı üzerine Cüneyd’i affederek 1414’te Niğbolu Sancakbeyliğini verdi.

İzmir kuşatması esnâsında Menteşe Beyi de Osmanlılara tâbi olduğu gibi, Midilli, Sakız ve Foça’daki Ceneviz kolonilerinin elçileri gelip, bağlılıklarını arz ettiler.

Daha sonra Teke Beyi de tâbi oldu.

Bu şekilde işlerini yoluna koyan Çelebi Mehmed, aynı yıl Bursa’ya gelerek Germiyan ve Candar beyliklerinden takviye alıp Karaman Seferine çıktı.

Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir kasabalarını aldı ve Mehmed Beyi mağlub etti.

Bundan sonra Konya’yı kuşattı ise de, mevsimin elverişsizliğinden dolayı Karamanoğluyla sulh akdederek döndü.

Ancak Mehmed Bey rahat durmayıp, Beyşehir ve Seydişehir’e saldırdığından, Çelebi Mehmed ikinci defâ Karamanoğlu üzerine gitti ve Konya ovasında yapılan muhârebede Mehmed Beyi bir kere daha mağlub etti.

Bu sırada pâdişâh rahatsızlandığından yine sulh akdedildi.

Mehmed Bey, gerektiğinde Osmanlı ordusuna yardım göndermeyi de kabul etti.

Mehmed Bey bu vâdini Eflâk Seferinde yerine getirmiştir.


Karamanoğlu Bursa Kalesi’ni 31 gün kuşatmıştır.


1415 İkinci Karaman seferinin tamamlanması.


Donanmanın adalar seferi.


Menteşe Beyi İlyas Bey’in bastırdığı paraya kendi adı ile birlikte Osmanlı Sultanının adını koyması.

Osmanlı Devleti'nin Anadolu ve Rumeli ’nde genişleyip büyümesine paralel olarak, Menteşeoğulları Beyliği toprakları da, Yıldırım Bayezid'in 1390 Anadolu seferi sonunda Osmanlı hakimiyetine geçti ve 1402 Ankara Savaşı'na kadar Osmanlı hakimiyetinde kaldı.

Timur, Anadolu Beyliklerine eski yerlerini iade ettiğinde, Menteşeoğlu İbrahim Bey'in oğlu Menteşeoğlu İlyas Bey'e de Menteşe’yi verip, emir tayin etti.

1402-1413 yılları arasındaki Fetret Devrinden sonra, Menteşeoğulları ailesi, 1414 yılında Osmanlı Sultanı I. Mehmet'in hakimiyetini tanıdı.

Menteşe toprakları, 1424 yılında, bütünüyle Osmanlı Devletine katıldı.


1416 Osmanlı-Venedik Deniz Savaşı ve barışı.

Osmanlı-Venedik Antlaşması, Osmanlı Devleti ile Venedik Cumhuriyeti arasında imzalanmış bir barış ve ticaret antlaşmasıdır.

1416 yılı Osmanlıların ilk deniz savaşına sahne oldu.

29 Mayıs 1416'ta Venedikliler, Osmanlı gemilerine saldırınca Çalı bey komutasındaki Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş yapıldı.

Tecrübesiz ve zayıf olan Osmanlı donanması yenik düştü.

Savaş sonunda yapılan barış antlaşmasının bazı şartları şunlardır: Osmanlı-Venedik Savaşı sona erecek. Venedikliler, Osmanlı topraklarında diğer milletlerden daha fazla ticaret yapacaklar.

Venedikliler buna karşılık Osmanlı gemilerine saldırmayacaklar.


Osmanlı ordusunun Macar taraflarına doğru seferi.


Avlonya’nın fethi. (Arnavutlukta)


1417 Mirca (Eflak Beyi) ile anlaşma yapılması ve senede 13 duka altını vergiye bağlanması.

Çelebi Mehmed, Anadolu’da Türk birliğini sağlama çalışmaları sürdürürken, Hıristiyanlarla da dost geçinme politikası güdüyordu.

Osmanlılara tâbi olan Eflâk Prensi Mirça, taht mücâdelelerinden istifâde ile üç yıldır vergiyi kesmişti.

Kendisine voyvodalıkta rakip çıktığından zor durumda idi.

Rakibi Dan, Osmanlılara mürâcaat ederek, yardım istemiş, Mirça Macar Kralı Sigismund’a başvurarak Osmanlıların kendisine yardım etmesi için aracı olmasını istemiştir.

Ancak Çelebi Mehmed Sigismund’un teklifini reddedip, Candar ve Karaman beyliklerinden yardım alarak Tuna’yı geçip, Romanya topraklarına girdi.

Macar- Eflâk ordusunu mağlub eden Çelebi Mehmed, Mirça’yı yeniden Osmanlılara tâbi kıldı.


Osmanlılar Erdel’e de birkaç defâ akın düzenlediler. Netîcede Macar eyâleti baştanbaşa çiğnendi. Bu sûretle, Balkanlarda ve Adriyatik’te Osmanlı nüfûzu kuvvetlendirildi.


1418 Samsun bölgesi’nin zaptı.

Çelebi Mehmed, Anadolu’da kuvvetlenmiş bulunan İsfendiyar Beyle mücâdeleye başlamış ve Sinop’u muhâsara etmiştir. Çâresiz kalan İsfendiyar Bey, Osmanlı Devletinin yüksek hâkimiyetini tanımıştır. Ayrıca oğlu Kasım’ın istediği Kastamonu, Tosya, Çankırı ve Kalecik’i pâdişâha vermiştir.

Bunu müteâkib Çelebi Mahmed, daha önce Osmanlılarda bulunan Samsun’un alınmasını istedi.

Müslüman ve kâfir olmak üzere ikiye ayrılmış olan Samsun’un kâfir kısmını Biçeroğlu Hamza Bey kuşattı.

Kale halkı şehri yakarak gemilere binip ayrıldıklarından şehir ele geçirildi.

Müslüman Samsun’u bizzât muhâsara eden Çelebi Mehmed’e karşı koyamıyan İsfendiyaroğlu Hızır Bey, şehri teslim edip babasının yanına döndü.


Tatar aşiretlerinin Rumeliye iskan edilmek üzere nakilleri.


1418 Türklerle Macarlar arasında çarpışmalar.


Orhan Gazi için Bursa’da yaptırılan Yeşil Cami ve Türbe’nin inşaatının tamamlanması.


Hereke, Gebze, Darıca, Kartal ve Pendik taraflarının alınması.


1418 Şeyh Bedrettin,isyanı başlattı


1420 Anadolu’da Börklükçe-Mustafa ile Tarlak-Kemal ve Rumeli’de Şeyh Bedreddin isyanları ve bastırılması.

Mehmed Çelebi Anadolu ve Rumeli'de ki birliği sağladıktan sonra iki önemli isyanla uğraşmak zorunda kaldı.

Bunlardan birisi Şeyh Bedrettin isyanıdır.

Edirne civarındaki Simavna'da doğan Şeyh Bedrettin Bursa, Konya, Kahire gibi devrin en büyük ilim ve kültür merkezlerinde eğitim gördü.

Şeyh Bedrettin; Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa gibi yakın arkadaşlarıyla birlikte İznik'te kurdukları, İslam dinine aykırı fikirlere sahip bir tarikatla, Anadolu ve Rumeli'de fikirlerini yaymaya başladılar.

Bir süre sonra Eflak üzerinden Deliosman'a gelen Şeyh Bedrettin ve yandaşları ayaklandılar.

Börklüce Mustafa İzmir'de, Torlak Kemal de Manisa'da ayaklanmaya katıldılar.

Mehmed Çelebi, İzmir ve Manisa üzerine kuvvet göndererek ayaklanmayı bastırdı.

Yakalanan Şeyh Bedrettin, Serez Kadısı tarafından yargılanarak idam edildi (1418-1420).



1420 Mustafa Çelebi olayı

Osmanlı tahtına oturmak niyetinde olan Mustafa, Eflâk Voyvodasının ve Niğbolu Sancakbeyi Aydınoğlu Cüneyd Beyin yardımlarıyla faâliyete geçip, Selânik ve Teselya’da saltanat iddiâsıyla adam toplamaya başlamıştı.

Fesâdın büyümesine mâni olmak için Çelebi Mehmed hemen harekete geçti ve ağabeyi Mustafa Çelebi’nin kuvvetlerini Selânik civârında mağlub etti.

Cüneyd ile birlikte Mustafa Çelebi Selânik Kalesine sığındı.

Çelebi Mehmed ertesi sabah mültecileri istediyse de, Selânik vâlisi, İmparatorun müsâdesi olmadan teslim edemeyeceğini beyânla özür diledi.

Nihâyet imparator da Çelebi Mehmed hayatta oldukça bunları salıvermeyeceğini yemin ile taahhüd edince Pâdişâh Selânik muhâsarasını kaldırdı.

Pâdişâh anlaşma gereğince, Mustafa Çelebi için her sene İmparatora önemli miktarda akçe ödeyecekti.


1421 Sultan I. Mehmed’in ölümü. II. Murad’ın Bursa’da tahta çıkışı.


1421 Çelebi Mehmed’in ölümü. II. Murad’ın Bursa’da tahta çıkışı.


1422 Mustafa Çelebi’nin (Düzmece) ortadan kaldırılması.

II. Murad ile Mustafa Çelebi arasında Ulubad olayı.

Sultan İkinci Murad'ın tahta çıkışından yararlanmak isteyen Bizanslılar, Mehmed Çelebi zamanında hapsettikleri Mustafa Çelebi'yi serbest bırakıp ayaklanması için desteklediler.

Amaçları Osmanlı Devleti'nde taht kavgası yaratmaktı.

Anadolu beyliklerinden de Mustafa Çelebi'yi destekleyenler oldu.

Osmanlı yönetimine küskün olan bir takım komutanlar ve askerler de Mustafa Çelebi'yi padişah olarak görmek istiyorlardı.

Sultan İkinci Murad'ın üzerine gönderdiği birlikleri Rumeli taraflarında yenen Şehzade Mustafa Çelebi, Edirne'ye gelerek hükümdarlığını ilan etti.

Ancak daha sonra Ulubat civarında karşılaştığı Sultan İkinci Murad'ın ordusu karşısında direnemedi ve kaçmaya çalıştı.

Edirne'de yakalanan Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) idam edildi.


1422 II. Murad’ın Rumeli seferi.

Rumeli'de de bir çok faaliyette bulunan Sultan İkinci Murad, Sırbistan üzerine sefere çıktı. Sırbistan vergiye bağlandı. Selanik, Makedonya, Teselya ve Yanya dolayları Osmanlı topraklarına katıldı. Arnavutluk Osmanlı himayesini kabul etti. Ayrıca, ayaklanan Eflak Bey'i Vlad'ın (Kazıklı Voyvoda) üzerine kuvvet gönderildi ve Eflak Beyliği yeniden Osmanlı'ya bağlandı.

Türklerin Balkanlar'daki bu başarıları Bizans ve Avrupa'yı telaşa düşürmekteydi.

Avrupa'da haçlı seferi hazırlıkları yapılıyordu.

Balkanlar'da Erdel Bey'i Hünyadi Yanoş'un Türkler'i pusuya düşürmesiyle 20 bin şehit verildi.

Bu başarılar Osmanlı Devletine bağlı bütün beylerin ayrılmalarına neden oldu.

Osmanlı Ordusu bu kötü gidişe son vermek için çalıştıysa da başarılı olunamadı. Ardı ardına alınan bu yenilgiler Haçlıları ümitlendirmişti. Osmanlı ordusu Rumeli'de ilk defa böyle bir mağlubiyete uğramıştı.

Haçlı ordusu "Tabur cengi" denilen bir usül ile arabalara bağlı top bataryaları kullanıyor, Osmanlı ordusu üzerlerine geldiğinde arabaları çember haline getirerek içine saklanıyor ve toplarla dört bir yana ateş ederek Osmanlı ordusuna ağır darbe vuruyordu.


İstanbul’un 6. defa kuşatılması.

Bizans’ın ihanetini gören Sultân Murad, hemen 30.000 askerle İstanbul’u kuşattı.

Sultan İkinci Murad, Bizans'ın kışkırtmaları ve Anadolu beyliklerinin destekleriyle ayaklanan 13 yaşındaki küçük kardeşi Şehzade Mustafa'nın Bursa'yı kuşattığı haberinin alınması üzerine, İstanbul kuşatmasını kaldırarak Anadolu'ya geçti ve isyanı bastırdı. Yakalanan Şehzade Mustafa boğduruldu


1424 Kuzey Karadeniz’in Sinop Bölgesi’nde Çandaroğlu İsfendiyar Bey’in itaat altına alınması.

Çandaroğlu Beyliği’ne son verilmesi.


Osmanlı Devleti ile Bizans arasında barış antlaşması.


Sırbistan, Eflak ve Macaristan ile anlaşmalar imzalanması.


Devlet idaresinde örgütlenme, dini işlerin örgütlenmesi için Şeyhülislamlık makamının kurulması.


1425 Molla Fenarî’nin ilk Şeyhülislâm olarak tayini.


1426 İzmir Bey’i Cüneyd’in idamı.

Teke Beyliği’nin Devlet topraklarına katılması.


1428 Germiyan Beyliği’nin Osmanlı ülkesine katılması.


1429 Anadolu’nun manevi koruyucusu Hacı Bayram Veli’nin vefatı.


Emir Sultan’ın ölümü.


1430 Selânik’in fethi.

Sırbistan işlerinin hallolmasından kısa bir süre sonra da Aradolu’daki birliği tamamlayan Murad Han, Venediklilerden Selânik’i almak için hazırlıklara başladı.

Venedikliler alelacele mevcut durumun muhafazası için İmparatora müracaat edip onun tavassutunu rica etti.

Ancak Osmanlı pâdişâhını Selânık’i alma kararından döndüremediler.

Nitekim Murad Han, imparatora ait olsa idi orasını hiçbir vakit zaptetmek istemiyeceğini, fakat Venediklilerin Bizans’ın arazisiyle kendi arasına yerleşmesine de müsâade etmeyeceğini bildirdi.

1430 yılı Şubat ayında hazırlıklarını bitirip büyük bir kuvvetle Selanik seferini başlatan Sultan Murad Han, Mart ayı başlarında kaleyi kuşattı.

Kuşatmaya karşı Venedikliler bütün güçleriyle kaleyi savunmaya çalıştılar.

Israrla hücumlarını sürdüren Sultan Murad Han’ın da ön saflarda katıldığı 29 Mart günü yapılan umûmi hücumda merdivenlerle surlara çıkıldı ve kale kapıları açılarak Selanik tekrar ele geçirildi.

Selânik’in fethinden sonra şehri yeniden iskân etmeye başlayan Sultan Murad Han, fidyelerini ödeyen esirlerin şehirdeki evlerinde oturmalarına müsade edip, Vardar Yenicesi’nden getirttiği bir kısım Türk halkını da şehre yerleştirdi.

Yapılan imâr çalışmaları sonunda, Selanik, çok geçmeden bir Türk-İslâm şehri haline geldi.

Selanik Şehri devletin yıkılışına kadar elden çıkmadan Osmanlı idaresinde kaldı.

Gelibolu Zaferi

Venedikliler Selânik’in düşmesi üzerine Epir sahillerinde bulunan donanmalarını Gelibolu üzerine gönderip, Boğazlarda Osmanlıların her türlü ticari ve askeri geçişlerini kesmeye yönelik faaliyetlere giriştilerse de netice alamadılar.

Venedikliler Osmanlı donanması karşısında bozguna uğrayıp geri çekildiler.

Bunun üzerine 1430 Temmuz’unda Anadolu beylerbeyi Hamza Bey’le bir anlaşma yapmak zorunda kaldılar.


1431 Yanya’nın fethi.

Rumeli beylerbeyisi Karaca Paşa Epir despotu Karlo Tocco’nun oğlu Memnon’un yardım talebi üzerine Epir’e gelerek müstahkem Yanya şehrini ve çevresini feth ile Osmanlı İmparatorluğu’na bağladı.

Karlo Tocco ailesine bırakılan Arta ve çevresi için aile yıllık haraç ödemeyi kabul etti.

Şehre ve çevresine Türk ailelerinin iskanına başlandı 


1432 Sultan II. Murad’ın oğlu Fatih Sultan Mehmed’in Edirne’de doğumu.


1435 Osmanlılara karşı Macaristan, Sırbistan ve Eflak Hükûmetleriyle ittifak eden Karaman Beyi İbrahim Bey’in ortadan kaldırılması.
Sırp ve Eflak hükümdarlarının Osmanlı tabiyetine girmeleri.


1439 Semendire’nin alınışı.

Sultan Murad, Brankoviç'in,(Sırp Despotu) Semendire'nin anahtarlari ile birlikte Edirne'ye gelmesini emr eder. Brankoviç, itaat edecek yerde, büyük oglu Greguar'i Semendire'nin tahkim ve müdafaasina memur eder.

Kendisi de diger oglu Lazar'i yanina alarak Sigismond'a halef olan Albert'e sığınır.

Sirbistan işini kesin bir sonuca baglamak için Semendire üzerine kuvvet sevk eder.

Brankoviç'in oglu tarafindan müdafaa edilen Semendire, üç ay müddetle kuşatılır.

Bu esnada, Sırbistan işlerini çok iyi bilen Ishak Bey, hacdan dönünce kuşatmanin şiddeti artırılır.

Bu siddetli kusatmaya tahammül edemeyen Semendire, 1439 yılında teslim olur.

Semendire muhasarası devam ederken bir Macar ordusu şehrin imdadına geldiyse de İshak Bey ile Timurtaş Paşaoğlu Osman Çelebi tarafından mağlub edildikten başka Macaristan'a da akınlar düzenlendi.

Macar kralı II. Albert’in mağlubiyetide gerçekleşmiş oldu.


1441 Başarısız Belgrad kuşatması.


1443 Macar Yanko Hunyad’ın kumandasındaki Haçlı ordusunun Niş ve Derbendi almaları.

Niş Muharebesi (Sırbistan)

Kasım 1443'ün başlarında János Hunyadi komutasındaki Haçlılar ile Osmanlı kuvvetleri arasında yapılmıştır.

Sonuçta Niş kalesi ele geçirilip bölgedeki 3 farklı Osmanlı birliği yenilgiye uğratılmıştır.

Öncü birliklerin başındaTrajan Geçidine dayanan Hunyadi, 3 farklı paşanın komutasındaki 3 Osmanlı ordusunu yenilgiye uğratmıştır.

Ardından öncü haçlı kuvvetleri Macar Kralının Ordusu ile birleşip Sofya'yı ele geçirmiştir.

Niş muharebesi Bosna, Hersek, Sırbistan ve Arnavutluk'ta geçici süreliğine Osmanlı egemenliğinin zayıflamasına ve sarsılmasına neden olmuştur.

Taraflar: Osmanlı İmparatorluğu

Lehistan Krallığı, Macaristan Krallığı, Sırp Despotluğu

Komutanlar

Kasım Paşa,Turahan Bey,İshak Bey,İskender Bey

János Hunyadi,III. Władysław,Đurađ Branković


1444 Yalvaç Muharebesi.

Sultan II.Murat döneminde (1421-1451) Yalvaç’ın da içerisinde bulunduğu Hamideli sancağı kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır.


1444 Segedin barışı. (Macaristan ile)

Haçlı kuvvetleri kazanılan her başarı sonrası daha da güçlü ve kuvvetli ittifaklar yaparak, Osmanlı Devleti'ne saldırmaya devam etti.

Sırp, Eflak, Erdel, Macar kuvvetleri ilerlemeye devam ediyordu.

Niş yakınlarında yeniden büyük bir kayıp verildi.

Haçlı birlikleri Filibe'ye kadar geldiler. Ancak soğukların şiddetlenmesi ilerlemelerine engel oldu.

Balkanlarda ardı ardına uğranılan yenilgiler, Osmanlı Devleti'ni zor duruma soktu.

Bizans'ın Avrupa'da tahrikleri devam ediyordu. Bu şartlarda her ne pahasına olursa olsun anlaşmaktan başka çıkar yol yoktu.

Sultan İkinci Murad, barış için girişimlerde bulunarak, 12 Haziran 1444'de Segedin Barış Antlaşması'nın yapılmasını sağladı.

Barışın devamlı olmasını sağlamak için de antlaşmaya taraf olan kralların yemin vermesi şart koşulmuştu.

Bu antlaşma ile Osmanlılar Balkanlar'da bir rahatlama sağlayarak, yeniden toparlanmak için zaman kazanmışlardı.

Ayrıca ilk defa bir sınır kavramı ortaya çıkmış ve Tuna nehri belirleyici olmuştur.


II. Murad’ın kendi isteği ile tahttan çekilişi ve yerine şehzadesi II. Mehmed’in tahta çıkışı.


II. Murad’ın Edirne’den Manisa’ya hareketi.


Segedin barışının bozulması ve devlete harp ilanı.


Fatih’in babasını tekrar tahta oturması için göreve çağırması.


1444 Varna zaferi.

Sultan İkinci Murad büyük bir hızla Edirne'ye geldi. Osmanlı Ordusunun başına geçti. Varna önlerine gelen Osmanlı Ordusu, Haçlılara karşı saldırıya geçti.
Haçlı Ordusunun Varna önlerinde bozguna uğratılmasıyla büyük bir zafer kazanıldı (10 Kasım 1444).
Varna Savaşı, Haçlıların İstanbul'un Türkler tarafından fethedilmesini engellemek için yaptıkları son girişim oldu.
Bu savaş, Osmanlıları Segedin Antlaşmasına zorlayan şartları tamamen değiştirdi.
Sultan İkinci Murad, bir müddet sonra tahtı, yine oğluna bırakarak çekildiyse de devlet adamlarının ısrarları sonucu tekrar tahtına döndü.

Varna Muharebesi (1444)

Tarih: 10 Kasım 1444
Bölge: Varna, Bulgaristan yakınları
Sonuç: Kesin Osmanlı zaferi

Taraflar :
Osmanlı Devleti

******************* 
Lehistan Krallığı
Macaristan Krallığı
Eflak Prensliği
Transilvanya Boğdan Prensliği
Litvanya Büyük Dükalığı
Bulgaristan Papalık Devleti
Hırvatistan Krallığı
Töton Şövalyeleri

Komutanlar
II. Murad ve
Anadolu Beylerbeyi Karaca Paşa (şehit)
Rumeli Beylerbeyi Hadım Şehabeddin Paşa
*************
III. Władysław
János Hunyadi
Vlad II Dracul
Julian Cesarini

Güçler
30,000 Osmanlı
60,000 Haçlı

Kayıplar
15,000 Osmanlı
20,000 Haçlı

Varna Muharebesi veya Varna Savaşı, 10 Kasım 1444 tarihinde, Papalık önderliğinde Macar, Leh, Eflak ve çeşitli Balkan milletlerinden oluşan, Kral I. Ulászló komutasındaki Haçlı ordusu ile II. Murat önderliğindeki Osmanlı ordusu arasında bugünkü Bulgaristan'ın Varna şehri yakınında yapılmış bir savaştır.

Osmanlı ordusu kazanmıştır.

Savaş öncesi
II. Murat, Papa IV. Eugenius'un önayak olmasıyla oluşturulan Haçlı ordusu ile Niş Muharebesi ve sonrasında Izladi' de yapılan savaşların ardından 1444 yılının yaz aylarında Edirne-Segedin Antlaşması'nı imzalamıştı.
Bu antlaşma 10 yıl sürelik bir barış dönemini öngörüyordu.
Antlaşmanın imzasından kısa bir süre sonra şehzade Alaüddin'in av sırasında attan düşerek ölmesi nedeniyle II. Murat tahtı 12 yaşındaki oğlu şehzade Mehmet'e bırakarak Manisa'ya çekilmişti.
Ancak Edirne-Segedin Antlaşması'nın koşullarından hoşnut kalmayan Papalık, Kardinal Julian Cesarini vasıtasıyla Macar kralını ikna ve kutsal kitaba el basılarak antlaşmanın bozulması için çalıştı.
Müşriklere karşı yapılan yeminin hükmü olmayacağını beyan ile antlaşmayı bozdurdu ve Krallık meclisi Türklerle tekrar muharebeye karar verdi.

Savaş:
Sonbaharda harekata başlayan müttefikler Orşova' dan Tuna nehrini geçip Vidin' e geldiler ve şehri yaktıktan sonra Niğbolu' da Eflak voyvodası Vlad II Dracul' un kuvvetleriyle birleşerek Şumnu üzerine hareket ettiler.
Şumnu' ya geldikten sonra şehri aldılar ve Pravadı yoluyla Varna önüne geldiler.

Varna Muharebesi sırasında orduların hareketi:
Haçlıların sınırı geçtiği haberi alınınca Vezir-i azam Çandarlı Halil Paşa’nın çağrısı üzerine, II. Murat askerleri ile beraber Manisa’dan İstanbul boğazına doğru hareket etti. Oradan,Ceneviz gemileriyle Rumeli'ye geçti.
Oğlu II. Mehmet ve Vezir-i azam Çandarlı Halil Paşa'yı, Edirne’de bırakarak Varna’ya doğru Haçlı ordularını karşılamak üzere hareket etti.

Savaşın gelişmesi
Osmanlı ve Haçlı orduları bugünkü Bulgaristan'ın Varna kenti yakınlarında karşılaştılar.

Osmanlı ordusunun sağ kolunu Anadolu Beylerbeyi Karaca Paşa ve
sol kolunu Rumeli Beylerbeyi Hadım Şehabeddin Paşa kumanda ediyorlardı.
II. Murat, kaide üzere merkezde yeniçerilerle beraber yerini almıştı.
Ordunun gerisi tahkim edilmediğinden sarılma tehlikesi vardı.
Merkezde yeniçerilerin önünde kazıklarla muhafaza edilmiş hendek bulunuyordu.

Geçici Haçlı üstünlüğü:
Haçlılar'ın sol kanadı Varna bataklıklarıyla muhafaza altına alınmış ve sağ kanadı ise açık ovaya ve şehre doğru bakıyor olup, Macar kuvvetleri tamamen sağ kanada toplanmıştı.
Muharebe başlar başlamaz János Hunyadi Osmanlı ordusunun Karaca Paşa kumandasındaki sağ koluna hücum ederek bu kolu geri çekilmeye zorladı.
Sol kanada yüklenen Eflak kuvvetleri ise bu kanadı bozdular ve hatta yandan padişahın bulunduğu ordu merkezine doğru yürüdüyseler de püskürtüldüler.
Ordunun gerisinin tahkim edilmemesinden dolayı bu kısım tehdit edildi.
Sağ ve sol kollar dağılmış olduklarından ordu merkezinde yalnız padişah, mahiyeti ve kapıkulu kuvvetleri kalmıştı.


Haçlı hata yapıyor:
Osmanlı ordusunun sağ ve sol kollarının bozulduğunu gören Macar kralı, János Hunyadi' nin uyarılarını dinlemeyerek Leh kuvvetleriyle birlikte Ormanlı ordusunun merkezine ve padişahın üzerine hücum ederek sancakların bulunduğu yere kadar geldi.


Savaş Osmanlı lehine gelişiyor:
Yeniçeriler şiddetle müdafaada bulundular ve merkezden içeriye giren düşman kuvvetlerini çevirdiler.


Kralın Kelle gidiyor:
Bu sırada Timurtaş adlı yeniçeri kralın atının ayağına balta ile vurarak atı ve kralı yere düşürdü.
Kralın düştüğünü gören yayabaşı Koca Hızır derhal koşarak kralın başını kesti ve bir mızrak ucuna takarak yüksek sesle bağırmaya başlayınca Leh kuvvetleri bozulup kaçmaya başladılar.


Haçlı da panik ve son çırpınış:
Bu sırada Osmanlıların sol kanadını çevirmekte olan János Hunyadi süratle yetişerek vaziyeti düzeltmeye ve kralın ölüsünü almaya ve "biz kral için değil dinimiz için savaşmaya geldik" diye askeri cesaretlendirmeye çalıştı ve hattâ bir iki hamle daha yaptıysa da kralın katlini duyan Türk kuvvetlerinin dönerek kuvvetin arttığını görmesi üzerine kendi kuvvetini toplamaya muvaffak olamamış ve kralın katli duyularak haçlı ordusunda genel bir panik meydana gelmiştir.

Haçlı kaçıyor:
Bunun üzerine János Hunyadi'de Leh kuvvetlerinden kurtulanları alarak kaçmış ve Sultan Murat'ın muharebe meydanını terk etmemesi bu büyük başarının elde edilmesine sebep olmuştur.


Komutanımız Şehid:
Savaşta Anadolu Beylerbeyi Karaca Paşa şehit düşmüştür.

Kardinal öldü:
Haçlı ordusundan ise Kral I. Ulászló ile Edirne-Segedin Antlaşması'nın bozulmasında birinci derecede etkili olan Kardinal Julian Cesarini ölmüştür.

Savaşın sonuçları

Varna Muharebesinden sonra,János Hunyadi tekrar ordularını toplayarak, kendisine katılmak istemeyen Sırbistan’ı işgal edip Tuna’yı geçecek ve Kosova Meydan Muharebesinde Osmanlı ordusu ile tekrar karşılaşacaktı.
Mora ve Bulgaristan Osmanlı Devleti`ne bağlandı.
Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki otoritesi artmaya başladı.

Notlar:
Varna Savaşı, Haçlıların İstanbul'un Türkler tarafından fethedilmesini engellemek için yaptıkları son girişim oldu.
Bu savaş, Osmanlıları Segedin Antlaşmasına zorlayan şartları tamamen değiştirdi.
Sultan İkinci Murad Hanın Rumeli fütuhatları sonunda Macaristan ve Lehistan ile 12 Temmuz 1444 tarihinde imzalanan Segedin Antlaşması on yıllık bir sulh devresi getiriyordu.
Sultan Murad Han, sulh devresinden istifadeyle, veliahd Mehmed’in idaresini görmek için, yorulduğunu ileri sürerek saltanattan çekildi.

Oğlu Sultan İkinci Mehmed Han on üç yaşında Osmanlı tahtına geçti.
Osmanlı tahtına tecrübesiz zannettikleri birinin çıktığını öğrenen Haçlılar, hazırlığa giriştiler.
Yaptıkları plana göre; Haçlı gemileri, Çanakkale ve Karadeniz boğazını tutacaklar, Anadolu’da bulunan Sultan İkinci Murad’ın Rumeli’ye geçmesine mani olacaklar ve zincirleme savaşlarla yorulmuş ve çocuk yaştaki Sultan İkinci Mehmed’in kumandasında olan Osmanlı ordusunu kolayca imha edeceklerdi.
Kısa zamanda hazırlanan Haçlı ordusunu; Macarlar, Lehli, Ulah, İtalyan, Çek, Litvanya, Hırvat, Alman, Fransız ve Venedik kuvvetleri teşkil etmekteydi.
Venedik, müttefik ordularına kuvvetli bir donanmayla yardım edecekti.
Eflak ve Boğdan voyvodalıkları da mühim kuvvetlerle müttefiklere katılmışlardı.
Sadrazam Çandarlı Halil Paşanın isteğiyle İkinci Mehmed Han babasını başkumandan olarak ordunun başına davet etti.

Sultan Murad Han, oğlunun davetine uyarak süratle Anadolu askerini topladı. O sırada Papa ve Venedik gemileri Çanakkale boğazı önünde toplanmış, Türklerin şimdiye kadar kuvvetlerini Rumeli’ye naklederken kullandıkları Çanakkale boğazı yolunu kesmişlerdi.
Buradan Rumeli’ye geçmek imkansızdı.
Murad Han Çanakkale tarafına az bir kuvvet gönderip, düşmanı yanıltarak süratle İstanbul boğazına (Anadolu Hisarı’na) geldi.
Sadrazam Halil Paşa, yeniçeri, topçu, cebeci ve Rumeli askeriyle İnceğiz’de bekliyordu.
Sultanın boğaza ulaştığını haber alınca, bugünkü Rumeli Hisarının bulunduğu yere geldi ve yanında getirdiği topları yerleştirdi.
Böylece tarihte ilk defa İstanbul Boğazı top ateşiyle kontrol altına alındı.

Sultan Murad Han derhal maiyyetindeki 40.000 kişilik Anadolu askerini, topçunun himayesinde, asker başına bir düka altını vermek suretiyle Ceneviz gemileriyle karşıya geçirdi.
Bizanslılar, İstanbul surları yakınından sancak ve bayraklarını dalgalandıra dalgalandıra ilerleyen Osmanlı ordusunu seyretmekten başka bir şey yapamadılar.
20 Ekim 1444 tarihinde Rumeli’ye ayak basan Sultan Murad Han, bu geçişin emniyetle başarılmasında hizmeti dokunan topçu kumandanı Saruca Paşaya ihsanlarda bulundu.
Geçişi Edirne’ye bildirmek için kapıcıbaşı ile Muhtesibzade acele yola çıkarıldı.
Murad Han Edirne’ye yaklaşınca, devlet adamları ve halk tarafından karşılandı.
Fakat Edirne’ye girmeyerek şehrin dışında konakladı.
Sultan Mehmed ve veziriazam Halil Paşayı Edirne’nin muhafazasına bırakıp süratle Varna üzerine yürüdü.
Macar Kralı Vladislas da sefer hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 1 Eylül 1444 tarihinde Segedin’den hareket ederek 16 Eylül’de Orsova’ya vardı.
Meşhur Macar komutanı Jan Hunyad 4000 seçme zırhlı süvariyle burada asıl kuvvetlere iltihak etti.
Orsova’da yapılan toplantıda Jan Hunyad, Haçlı ordusunun başkumandanlığına getirildi.
Ayrıca ordunun harekat planı kararlaştırıldı.
18-22 Eylül’de Tuna’yı aşan Haçlı kuvvetleri 24 Ekim’de Yenipazar’a girdiler ve şehirdeki Müslümanları kılıçtan geçirdiler.
26 Ekim 1444 günü Şumnu, Tırnova, Prevadi, Retric, Mihaliç’te de aynı katliamı yaptılar.
9 Kasım 1444 günü Varna önüne gelen Haçlı ordusu, şehrin güneyindeki Galatahisar, Makropolis, Kavarna köylerini ele geçirdi ve Varna’nın kuzey bölgesinde ordugahını kurdu.
Haçlı ordusunun sol kanadı, Varna bataklıklarıyla çevriliydi ve bu cenahta Ulahlarla bir kısım Macarlar bulunuyordu.
Sağ cenah tamamen açık bulunduğundan Macarların hemen bütün kuvvetleri bu taraftaydı.
Siyah Macar bayrağı, Erlau piskoposunun muhafazasına verilmişti.
Alemdar, Franko idi.
Ordu kuvvetleri, meşhur kardinal Çesarini, Franko ve Erlan piskoposunun arasında taksim edilmişti.
Varadin piskoposu, ordunun arkasını, eşya ve top mühimmatını muhafaza etmekteydi.
Kral Vladislas ortada yer aldı. Haçlıların bu nizamına mukabil Osmanlı ordusunun başkumandanı Sultan Murad Han, kademeli olarak tertibat aldı. Kuvvetlerin en mühim kısmını iki sıra üzerine yerleştirdi.
Harp Rumeli’de olduğundan, usul mucibince Rumeli beylerbeyi Turhan Bey Rumeli askeriyle sağda,
Anadolu beylerbeyi Karaca Bey de, Anadolu askeriyle sol cenahta yerlerini aldılar.
Osmanlı ordusunun başkumandanı Murad Han da yanında yeniçeriler olduğu halde ortada üçüncü sırayı teşkil eden bölümdeydi.
Muharebe idare yeri biraz yüksekçe bir tepe üzerinde kurulmuştu.
Sultan Murad Han, Varna Sahrasında saf tutan Haçlı ordusuyla muharebeye başlamadan evvel iki rekat namaz kıldı ve şöyle dua etti: “İlahi! Mümin kullarını, benim günahımın çokluğundan ötürü küffar elinde zebun etme.
İlahi! Habibinin hürmeti için ümmetini sen sakla ve sen mansur ve muzaffer eyle.”
Tarihin en mühim meydan muharebelerinden biri olan Varna Muharebesi, 10 Kasım 1444 sabahı Osmanlı askerinin Allah Allah nidalarıyla başladı.

Murad Han, azabları ve akıncıları düşmanın en zayıf tarafı olan sağ kanada doğru sürdü.
Öğleye doğru savaş şiddetlendi.
Düşman başkumandanı Jan Hünyad, yanına Eğri piskoposunun alayını da alarak sağ kanat üzerine yüklenen Türklere karşı taarruza geçti.
Haçlı süvarileri zırhlı olduğu için az telefat veriyor,Türkler bu yüzden müşkil vaziyete düşüyordu.
Kardinal Jülyen Çesarini’nin alayları taarruza kalkınca, Osmanlı akıncı ve azabları gerilemeye başladı.
Karaca Bey kumandasındaki Anadolu sipahileri, derhal Jan Hunyad’ın tarafına doğru taarruza geçtiler.
Bu hücum karşısında Hırvatlar gerilemeye başladı.
Düşmanın sağ kanadı çökmeye yüz tuttu.
Haçlıların bir kısmı Varna’ya doğru şehir kapılarına kadar çekildiler.
Sağ kanat kuvvetlerinin müşkil vaziyete düşerek gittikçe eridiğini gören Jan Hunyad, Kral Valdislas’ın kumandasındaki alayları da alarak Bosna piskoposu ile birlikte ileri atıldı.
Bu şiddetli saldırılar karşısında Osmanlı sol cenahı geriledi.
Bu sırada sol kanat kumandanı Karaca Paşa şehit düştü.
Anadolu sipahileri de savaş meydanından dışarı itildi.
O sırada sol cenahla merkez bölümü arasında meydana gelen boşluktan içerilere ilerleyen düşman kuvvetleri, yeniçerilerin tuttuğu hatta kadar sokuldular ve taarruzlarının en şiddetlisini Osmanlı karargahına yönelttiler.
Mevkiini azim ve metanetle muhafaza eden Murad Han, muharebenin aldığı şekle göre askerinin harekatına mahirane müdahalelerde bulunarak, fazla zaman kaybetmeden cephenin sıkışan kısımlarını düzeltebilme kudretini gösterdi.
Öbür taraftan Haçlı ordusunun tekmil kuvvetlerini muharebenin seyrine ve ihtiyacına göre kullanmak isteyen Jan Hunyad, Kral Vladislas’ın kendisinden haber almadan müdahalede bulunmamasını istemişti.
Fakat savaşın Haçlılar lehine gelişmesi üzerine, kazanılacak zaferin şerefini tamamen Jan Hunyad’a kaptırmak istemeyen Vladislas ise, ondan habersiz ihtiyattaki mevkiini terk ederek işe müdahale etti.
Bu sırada Jan Hunyad’ın Osmanlı ordusunun merkezine doğru ilerlediğini gören Murad Han, yeniçerileri yanlara doğru açarak düşmanı boşluğa çekti.
Boş alana taarruz eden Haçlı birlikleri arasında Macar kralı ve emrindeki alaylar da vardı.
Haçlılar kısa bir süre sonra kuşatma çemberinin içine girdiklerini anladılar.
Düşman kıskaç arasına alınınca, çok şiddetli bir taarruza geçildi.
Yeniçeriler zafere ulaşmak şevk ve heyecanıyla kat’i hücuma geçtiler.
Bu arada Kral Vladislas bir balta darbesiyle yere düşürüldü.
Bir yeniçeri yetişerek kralın başını kesti ve Sultan Murad’a götürdü.
Vladislas’ın başı bir mızrağın ucuna geçirilerek, yeminine rağmen bozduğu muahede nüshasının asılı olduğu mızrağın yanına dikildi.
Macar kralının ölümü ve teşhir edilen başı, Haçlı ordusunun maneviyatını bozdu.
Jan Hunyad’ın çabalamaları bozgunu durduramadı.
Sabahtan başlayan muharebe ikindi vakti sona ermişti.
Jan Hunyad muharebenin kaybedildiğini anladığı vakit, ordusuna haber vermeden yanındaki Ulahlarla birlikte geri çekildi ve Karadeniz’in kuzey kısmını takip ederek kaçmaya muvaffak oldu.
Davud Paşa kumandasındaki Osmanlı kuvvetleri, Jan Hunyad’ı iki gün takip ettilerse de yakalayamadılar.
Erlau ve Grosvaradin piskoposları ile ahitnamenin bozulmasına sebep olan papa vekili kardinal Çesarini, ölüler arasında olup, düşmanın kaybı 65.000 civarındaydı.
Kralın kıymetli eşyalarıyla dolu 250 araba Türklerin eline geçti.
Bu muharebede Osmanlı ordusu 15.000 şehit verdi.
Zaferi müteakip Müslüman hükümdarlara fetihnameler yazıldı.
Bütün İslam alemi Osmanlının zafer sevincine iştirak etti.
Tarihte büyük neticeler doğuran harplerden olan Varna Zaferiyle Balkanlarda Osmanlının güç ve kuvvetine karşı koyacak bir kuvvet kalmadı.
Lehistan ve Macaristan, Kral Vladislas’ın ölümüyle bir daha birleşememek üzere ayrıldı ve Baltık kıyısından Adriyatik Denizine kadar uzanan Lehistan-Macaristan Devleti ortadan kalktı.

Varna Muharebesi;
Bizans’ın, Balkanlardan ve Avrupa’dan ümidini kesmesine ve yıkılacağı günlerini beklemesine sebep oldu; İstanbul’un fethine zemin hazırladı.



Varna Savaşı
Tarih: 1444
Taraflar: Haçlılar X Osmanlı

Sebep:

Edirne-Segedin Antlaşması sonrası II. Murat tahtı oğlu Mehmet’e bırakınca Haçlıların bu durumdan faydalanmak istemesi.
II. Murat devlet adamlarının araya girmesi ve genç şehzadenin isteği üzerine II.Murat Edirne’ye gelerek ordunun başına geçti.
Varna Meydan Savaşında Haçlı ordusu ağır bir yenilgiye uğratıldı, Macar kralı öldürüldü (1444).
Sonuç:
Bulgaristan doğrudan Osmanlı egemenliğine alındı.
Önemi:  
Edirne-Segedin Antlaşması öncesi alınan yenilgilerin izleri silindi.

Papanın da çağrısıyla hazırlanan haçlı ordusuna Macar, Leh, Eflak, Hırvat, Alman ve Venedik kuvvetleri katılmıştır.

Sonuçları:
1) Haçlıların İstanbul'u kurtarmak için yaptıkları son sefer olmuştur.
2) Önceki başarısızlıkların izleri silinmiştir.
3) Haçlıların Türkleri Balkanlardan atma girişimleri bir kez daha sonuçsuz kalmıştır.
4) Balkanlarda Türk egemenliği yeniden sağlanmıştır.
5) II.Murat bir kez daha tahttan çekilmişse de daha sonra yine tahta geçecektir.
6) Mora egemenlik altına alınmış ve Arnavutluk seferine çıkılmıştır.

Niğbolu'dan sonra toplanan ilk haçlı ordusudur.


1445 Sultan Mehmed’in tahtı babasına bırakıp, Manisa’ya çekilmesi. Edirne’de II. Murad’ın ikinci defa tahta çıkışı.


1446 Sultan II. Murad’ın Mora seferi ve Mora despotluğunun vergiye bağlanması.
Sultan II. Murad, 1446 yılında Mora seferine çıktı. Aralık ayında Hexamilion surları düştü. Konstantin ve kardeşleri Mora içlerine kaçarken Turahan Bey onları kovalamakla görevlendirildi. Turahan Bey, yarımadadan zengin ganimetlerle geri döndü. Bunun üzerine Paleologoslar, Osmanlıların daha önce reddettikleri tekliflerini kabul ederek, banş yaptılar.


1447 Arnavutluk’ta İskender Bey isyanı ve “Kroya-Akçahisar'ın ilk kuşatması.

İskender Bey,(1405-1468 Lezhe-Arnavutluk) Kimdir ?

Bu Arnavut delikanlısı, kendi isteği ile Müslüman olup, sevdiği İskender ismini aldı.
Saray okulundaki diğer kurmaylarla beraber okutulup,Türk subayı yapıldı. 25 sene birçok harplerde bulunup; büyük birlikler idare etti ve kahramanlıkları görüldü.

İskender, babası ölünce Mirdita’nın idaresini Sultan’dan istedi.

Halbuki önünde üç ağabeyi daha vardı. Saray bunu uygun bulmadı.

İskender Bey bir gün saraydaki padişahın fermanlarını yazan Nişancasını, hançerle tehdit ederek; Mirdita yani Akçahisar’ın idaresinin kendisine verildiğini bildiren sahte bir ferman yazdırdı.

Sonra da Nişanca’yı şehit etti.

Atına atladığı gibi Akçahisar’a varıp, kale komutanı Hasan beye fermanı göstererek; kalenin idaresini eline aldı. Ertesi gün Hasan Bey ve adamlarını, gece baskını ile kılıçtan geçirdi.

Sene 1447. Yani yirmidört yıl Müslüman kalmış bir Türk subayı, devletine isyan ederek, ihanete başlamıştı.

Adını, her ne kadar George Kastriyoti olarak değiştirdi ise de, bundan sonraki 25 yıllık asiliğinde, Türkler’in kendisine verdiği İskender adını kullanmıştır nam için.

25 sene boyunca hem Arnavut, hem Türklerden binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur.

Napoli, Venedik ve Papalığın her dediğini yapmıştır.

Milletini bunlara köle yapmıştır. Devletimize bu kadar zararlar vermiş bir isyankar, 1468’de Leş kasabasında 63 yaşında ölmüştür.

Ölüsü de, Saint Nicolas kilisesine gömülmüştür.

1470 senesinde, Napoli krallığı Arnavutluk’u işgal edip yutmak üzere iken, Fatih Sultan Mehmet Han imdada yetişerek, Arnavutluk’u bu zalimlerden kurtarmıştır.


 1448 II. Kosova zaferi.

Varna Savaşı'nın üzerinden dört yıl geçmişti ki, Macar Kralı Jan Hunyad; Macar, Eflak, Leh ve Almanlardan oluşan ordusuyla Sırbistan'ı işgal etti.

Osmanlı topraklarına girerek Kosova'ya kadar geldi.

Savaş, Jan Hunyad'ın saldırısıyla başladı.

Savaşın üçüncü günü sahte bir geri çekilmeyle çember içine alınan Jan Hunyad ve ordusu, ağır bir yenilgiye uğratıldı (19 Ekim 1448).

İkinci Kosova Savaşı sonunda Balkanlar kesin olarak Türk yurdu haline geldi.

Haçlılar bir daha Osmanlılara saldırma cesareti gösteremediler.


II. Kosova Muharebesi veya İkinci Kosova Meydan Muharebesi (1448)

Taraflar : Osmanlı Devleti *****************************
Macaristan Krallığı Eflak Prensliği

Komutanlar : II. Murad
*************************
János Hunyadi

Güçler ~ 40,000 Osmanlı ~ 60,000 Macar (17 Ekim-20 Ekim 1448)

Sultan Murad, Hunyad'ın Tuna'yı geçmek üzere oldugunu ögrenince derhal Arnavutluktan çıkarak Sofya'ya gelir.
Muharebe 1448 Ekim ayinin 17, 18 ve 19. günü olmak üzere üç gün sürdü.
Savaş, Jan Hunyad'ın hücumu ile basladı.
Sultan II. Murat önderliğindeki Osmanlı ordusu ile Macar kumandanı János Hunyadi önderliğindeki bir müttefik ordusu arasında yapılmış bir muharebedir.
Osmanlı Devleti'nin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Savaş Öncesi Varna'da alınan mağlubiyet ile Macaristan ve Lehistan ordularının önemli bir kısmının Türkler tarafından yok edilmesine rağmen, Eflak, Arnavutluk ve Mora'da başgösteren isyanlar, Hristiyan Avrupa'da yeni bir Haçlı ordusu kurarak, Osmanlıları Balkanlar'dan atabilme umudu verdi.
Bunun üzerine Sultan II. Murat, yanına Şehzade Mehmed'i de alarak önce Mora, sonra Arnavutluk üzerine yürüdü ve isyanlar bastırıldı.

Savaş:
Bu esnada kendisine karşı toparlanan Haçlı ordusundan haberdar olan Padişah, derhal Sofya'ya dönerek mevcut kuvvetlerini birleştirdi.
Hazırlanan yaklaşık 60.000 kişilik birlik, Kosova'ya doğru ilerlemeye başladı.
Öte yandan, Hunyadi János'da beraberinde yeni Eflak prensi Vladislav ile beraber komuta ettiği yaklaşık 70.000 kişilik ordusu ile Peşte'den harekete geçti.
Öncelikli amacı Sırbistan'ı işgal etmek ve ardından Belgrad-Kosova yönünde ilerleyerek Arnavutluk'ta olduğunu düşündüğü Osmanlı ordusunu arkadan vurmak, en kötü ihtimalle de Kosova Ovası'nda hazır bekleyerek kendisi için en avantajlı noktada Türkler'i meydan savaşına mecbur bırakmaktı.
Savaş 17 Ekim sabahı hafif çarpışmalarla başlayan savaş, öğleden sonra Hunyadi János'un 3 koldan genel taarruza geçmesi ile devam etti, fakat Haçlı ordusu bu saldırılardan bir sonuç alamadı.
Türk askerleri de Haçlı ordusunun zırhlı birlikleri karşısında ilk günün sonunda oldukça zorlanmıştı.
Aynı günün akşamında Hunyadi János'un birlikleri Türk saflarına gece baskını yapmış, fakat bu saldırı da püskürtülmüştü.
Savaşın ikinci gününde Haçlı ordusu kanatlardan saldırıya geçti.
Bunu gören II. Murad, merkezde yer alan Azap ve Yeniçeri kuvvetlerinden oluşan birliklerini sabit tutup kanatlardaki askerlerini geri çekilme emri verdi.
Bunu gören Hunyadi János'un birlikleri Osmanlılar'ın savaşı terkettiğini düşünüp tüm güçleri ile merkeze saldırdılar.
Bunun üzerine II. Murad merkez birliklerine de geri çekilme emri verdi, fakat bu bir savaş hilesiydi.
Çünkü sağ ve sol kanatlarda yer alan Anadolu ve Rumeli beylerbeyliğine bağlı kuvvetler ani ve hızlı bir manevrayla yeniden hücuma geçip Haçlı ordusunu çembere almayı başardılar.
Mağlup olacağını anlayan Hunyadi János kaçtı.
19 Ekim sabahı Haçlı ordugahında kalan kuvvetlerin kurduğu son barikatlar da Türkler tarafından aşıldı ve çok sayıda esir alındı.
Bununla birlikle iki buçuk gün süren savaş Osmanlı ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı.
II. Kosova Savaşı, Osmanlı'nın ilk zamanlarındaki en uzun süren ve en çok kan dökülen savaşlarından biridir.
Bunun sebebi elbette her iki ordunun da dişe diş savaşmış olmasıdır.
Savaş sonrası Osmanlı Devleti'ne karşı Hristiyan devletlerce organize edilen altıncı Haçlı Ordusu'nun da başarısız olması nedeniyle, Avrupalı devletler Osmanlıların Balkanlar'daki varlığını kabullendiler.
Böylece 1683'e kadar (II. Viyana Kuşatması) Avrupalılar savunmaya geçti.
Osmanlı Devleti bu sayede Tuna nehri kıyısına kadar olan bölgenin güvenliğini sağlamış oldu.
Kosova'da alınan zaferin ardından Arnavutluk'ta bağımsızlığını ilan eden İskender Bey'in üzerine yeni bir sefer düzenlendi.

              

1449 II. Mehmed’in Dulgadiroğlu Beyi’nin kızıyla Edirne’de evlenmesi.


1450 I. Murad’ın son Arnavutluk seferi ve Kroya-Akçahisar’ın ikinci kez kuşatması.

Osmanlı İmparatorluğu, dördüncü kuşatma sonunda 1478 yılında Akçahisar’ın kontrolunu ele geçirmiştir.


1451 Sultan II. Murad’ın ölümü ve Bursa’da defnedilmesi.


Sultan II. Mehmed’in ikinci defa törenle tahta çıkışı.




FETRET DEVRİ

(Bunalım Devri veya Fasıla-i Saltanat)   Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bayezıd'ın beş oğlundan dördü arasındakı taht kavgaları nedeniyle 1402'den 1413'e kadar süren kargaşa dönemidir.

Bu süreç Yıldırım Bayezid'in 1402 de Ankara Savaşı'nda, Timur İmparatorluğu'nun kurucusu Timur'a yenilip esir düşmesi sonucu ortaya çıktı.

Fetret Devri'nde birbirleriyle taht mücadelesine giren Yıldırım Bayezid'in oğulları
Emir Süleyman,
İsa Çelebi,
Musa Çelebi ve
Çelebi Mehmed'dir.


Dağılan Osmanlı birliği, 1413 yılında,
I. Mehmed (Çelebi Mehmet) tarafından yeniden sağlandı.


Fetret, "iki olay arasında geçen süre" anlamına gelen Arapça kökenli bir sözcüktür Benzer şekilde fasıla da "aralık" anlamına gelen Arapça kökenli bir sözcüktür.

Timur'un Anadolu'ya seferi ve Ankara Muharebesi'nden sonra Anadolu'da önemli ilerlemeleri oldu.

İsa Çelebi
1402-1406 arası İsa Çelebi önce Balıkesir (Karesi) civarında yerleşti.
Timur ordusunun şehri ele geçirip talanından sonra Bursa'da Timur'un beratı ile emir olarak hükûmet süren kardeşi Musa Çelebi ile mücadeleye başladı.
Önceki çatışmalarda Musa Çelebi üstün geldi ise de sonra Balıkesir civarında yapılan bir çarpışmada İsa Çelebi galip geldi ve Musa Çelebi Germiyan (Kütahya)'ya kaçtı.
İsa Çelebi Bursa'da Timur'dan beratlı emir olarak hüküm sürmeye başladı.
1403'te Amasya'da bulunan kardeşi Mehmet Çelebi, Yıldırım Beyazid'in meşhur komutanlarından olan Subaşı Eyne Bey'in tavsiyesi ile, İsa Çelebi'ye bir mektup göndererek Anadolu topraklarının ikisi arasında bölüşülmesini önerdi.
Bu öneri İsa Çelebi tarafından kendisinin "ulu karındaş" olduğu ve bu nedenle hükümdarın kendisi olması gerektiği gerekçesiyle reddedildi.
Mehmet Çelebi bunun üzerine Amasya'dan askeri ile Bursa üzerine yürüdü.
İki kardeş orduları Ulubat'ta savaşa giriştiler ve bu muharebeyi İsa Çelebi kaybetti.
Ulubat Savaşı'ndan sonra İsa Çelebi önce Yalova'ya, oradan da İstanbul'a gitti.
İmparator II. Manuel Palaiologos Avrupa'da bulunmaktaydı ve onun taht naibi olan VII. Yannis Palaiologos Emir Süleyman ile 1403 başında Bizans için çok elverişli yeni bir anlaşmayı imzalamıştı.
Edirne'de bulunan Emir Süleyman'ın, İmparator'dan İsa'yi istemesi üzerine, bu antlaşma gereği olarak İsa Çelebi Edirne'ye gönderildi.
Kendisine en büyük rakip olarak Mehmet Çelebi'yi gören Emir Süleyman kardeşi İsa Çelebi'ye bir kuvvetli ordu vererek Anadolu'ya geçirtti.
İsa Bey bu ordu ile Çelebi Mehmet idaresinde bulunan Bursa önlerine geldi.
Bursa halkı Mehmet Çelebi'nin idaresinden hoşnuttular ve İsa Çelebi'nin şehirlerini eline geçirmesini önlemek için şehirde yangın çıkarttılar.
İsa Çelebi güçleri ile Mehmet Çelebi güçleri arasındaki Bursa önündeki savaşta İsa Çelebi tekrar yenildi ve kaçmaya mecbur kaldı.
İsa Çelebi bu sefer Candar oğlu İsfandiyar Bey'e sığındı.
Beyliklerini Timur yolu ile tekrar eline geçiren Aydınoğlu Cüneyt Bey,
Saruhan Beyi Hızırşah Bey ve
Menteşe Beyi İlyas Bey'in ve
Candar oğlunun sağladığı askerlerle
İsa Çelebi 1404-1405 arasında üç kez daha Bursa'da bulunan kardeşi
Mehmet Çelebi'ye hücuma geçti ve her seferinde yenilip geri çekildi.

En son denemesinde Karamanoğlu'na iltica etti.
Karamanoğlu Anadolu'da çok güçlenmiş olan Mehmet Çelebi aleyhtarı harekete geçmemeyi tercih etti ve Mehmet Çelebi ile anlaşıp İsa Çelebi'yi ülkesinin sınırları dışına attı.
İsa Çelebi bir süre atalarının yurdu olan Sultanönü'ne gelip burada saklandı.
1406'da İsa Çelebi Eskişehir'de bir hamamda iken Mehmet Çelebi adamlarının bir baskınına uğradı.
Bunlar tarafından yakalanıp boğularak öldürüldü.
Cesedi, Bursa'da Murad Hüdavendigâr türbesi yanına gömüldü.
Böylece 1406'da Osmanlı Devleti Mehmet Çelebi Anadolu'da ve Emir Süleyman Avrupa'da hükümdarlar olarak fiilen ikiye bölünmüş oldu.

Süleyman Çelebi 1402-1411
(Emir)

Musa ve Süleyman Çelebi.
1402'de Ankara Savaşı'nda Osmanlı ordusunun sol kanadı komutanı olan Süleyman Çelebi yenilgiden sonra Yıldırım Beyazid'in veziriazamı olan Çandarlı Ali Paşa ile birlikte Timur birliklerinin yakın kovalaması altında Rumeli'ye doğru kaçmaya başladılar.
Süleyman Çelebi Ağustos 1402'de Gelibolu'ya geldi.
Venedik ve Geneviz gemileri onu ve askerlerini Rumeli yakasına taşıdılar.
Yabancıların bu tutumu, Timur'un çok kızmasına neden oldu ve belki de Timur'un başlarında Tatar ordularının ta İzmir'e gidip Anadolu da önemli bir Hristiyan kalesi ve deniz üssü olan İzmir'i kuşatıp bütün Hristiyan savunucularının öldürülüp kesik başlarından piramitler yapılmasına bir neden oldu.
Süleyman Çelebi Rumeli'deki Osmanlı bölgelerine hakim olmak için Bizans desteğini almak üzere o zaman Avrupa'da bulunan Bizans İmparatoru II. Manuel Palaiologos yerine taht naipliği yapan VII. Yannis Palaiologos ile müzakerelere girişti.
Yıl sonunda müzakereler sona erip 1403 başında şahsen Emir Süleyman ile Bizans taht naibi, Venedik, Genova, Rodos San Jean Şövalyeleri, Sırp Despotu Stefan Lazeraviç ve Latin Naksos Dükü arasında bir barış anlaşması imzalandı.
Bu anlaşmaya göre Bizans Osmanlılara vasal olmaktan çıkacak ve yıllık tazminat ödemeyi dururacak ve buna karşılık Süleyman Çelebi hükümdarlığı Bizans'ın üst egemenliğini kabul edecekti.
İyi niyetini göstermek için Süleyman Çelebi Bizans'a Ege kıyılarında Selanik ve civarını, Aynaroz (Athos) yarımadasını, bazı Ege adalarını ve Karadeniz kıyılarında Boğaz'a girişten ta Nişabur'a kadar (hatta Varna'ya) araziyi geri verecekti.
İtalyan denizci şehirlerine Osmanlı ülkelerinde daha fazla ticari imtiyazlar sağlanacaktı.
Osmanlılar ellerindeki bütün Bizans ve diğer imzalayıcı ülke esirlerini geri teslim edilecekti.
Osmanlı gemileri Çanakkale ve İstanbul boğazlarına Bizans'dan izin almadan girmeyeceklerdi.
Buna karşılık anlaşmayı imzalayan bütün ülkeler Süleyman Çelebi'yi başkenti Edirne'de bulunan Osmanlı Devletinin hükümdarı olarak kabul edeceklerdi.
Bu haberi Avrupa'da Venedik'te alan II. Manuel Palaiologos hemen İstanbul'a geri döndü ve kendi imzasını atarak bu anlaşmayı kabul etti.
1402'de Edirne'de tahta oturan Süleyman Çelebi başveziri Çandarlı Ali Paşa aracılığı ile sivil ve asker kadroların ve 1403 başındaki barış anlaşmasından sonra komşu ülkelerin desteğini almış meşru hükümdar olmuştu.
Bu sırada Sırp despotluğunda Stefan Lazaroviç ile Jorg Brankoviç arasında çıkan mücadeleden faydalanarak Sırbistan üzerindeki gücünü artırdı.
Fakat Anadolu'yu alıp eski Osmanli Devletini yenileme idealinden hiç vazgeçmedi.
Bu nedenle 1403'te kendine sığınan kardeşi İsa Çelebi'ye büyük bir ordu vererek onu Anadolu'ya gönderdi.
Ama ve lakin öyle değildi.
İsa Çelebi başarılı olamadı.
1406'da Mehmet Çelebi İsa Çelebi'yi elimine edince, Süleyman Çelebi Anadolu'yu ele geçirme emeline daha kuvvetle sarıldı ve kuvvetlerini toplayıp Anadolu yakasına geçti.
Mehmet Çelebi orada bulunmazken Bursa'ya hücum edip şehri eline geçirdi.
Kardeşine karşı koyamayacağını anlayan Mehmet Çelebi Amasya'ya çekildi.
Başvezir Çandarlı Ali Paşa'nin başarılıi bir manevrasıyla Ankara'yı aldı ve kardeşinin geride bıraktığı yerleşkeleri talan etti.
Bu sefer de Rumeli ve Anadolu'nun hükümdarı olarak Bursa'da "iyş-ü-nuş"a kendini verdi.
Bunu fırsat bilen Mehmet Çelebi yeniden Bursa üzerine yürüdü.
İki ordu Yenişehir ovasında karşı karşıya geldiler.
Fakat Süleyman Çelebi'nin başveziri Çandarlı Ali Paşa çeşitli manevralarla Mehmet Çelebi ordusunun danışmanlarını kandırıp ordunun savaşa girmeden dağılmasına neden oldu.
Mehmet Çelebi bu sefer ordusuz olarak tekrar Amasya'ya kaçmak zorunda kaldı.
1406'da,Timur'un Karamanoğlulara vermiş olduğu Sivrihisar kalesini eline geçirdi.
Akıncıları Karaman ülkesine hücuma geçtiler.
Aydınoğlu Cüneyd Bey ve Menteşeoğlu İlyas Bey Süleyman Çelebi'nin üst egemenliğini tanımak zorunda kaldılar.
1406'da Süleyman Çelebi'nin bu başarısının mimarı olan ve I. Murad dönemi sonundan beri 20 yıldır başvezirlik yapmış olan Çandarlı Ali Paşa öldü.
Bu deneyimli devlet adamının ölümü Süleyman Çelebi için bir güç doruğu oldu ve bundan sonra Emir Süleyman gücünün çöküşü başladı.
Buna bir neden Süleyman Çelebi'nin Anadolu'ya önem verip Rumeli'de bulunan gazi akıncı ve göçmen Türkmenlerin taht üzerindeki etkili güclerini azaltması olmuştu.
1409'da Mehmet Çelebi yeni bir strateji uygulamaya koyuldu.
Buna göre kardeşi Musa Çelebi ile anlaşarak onu Rumeli'ye Eflak üzerinden gönderecekti ve o Süleyman Çelebi'yi Rumeli'de oyalayıp hatta mağlup ederken Mehmet Çelebi Anadolu'yu ve Bursa'yı ele geçirecekti.
Süleyman Çelebi, kardeşi Musa Çelebi'nin Eflak'a gidip orada bir ordu toplama haberini Ayasoluk'ta bulunmakta iken öğrendi.
Yanına İzmiroğlu Cüneyd Bey'i alıp Bizans desteğini sağlayıp hemen hızla Rumeli'ye geçti ve Edirne'ye gitti.
Musa Çelebi'nin hücumlarına karşı durabilmek için, olabilecek anlaşmazlıklar, Trakya'nın emniyeti Boğazlardan rahat geçişi sağlamak amacıyla o sonbahar Emir Süleyman İstanbul'a gitti.
Görüşmelerde Bizans İmparatoru II. Manuel'e "sevgili baba" diyerek hitap ederek Musa'nın hücumlarına Bizans desteği olmadan karşı koyamayacağını bildirdi.
Musa Çelebi'nin Bizans'a karşı çok daha sert bir politika güdeceğini bilen ve Yıldırım'in İstanbul kuşatmaları hâlâ aklında olan İmparator II. Manuel ile Süleyman Çelebi bir destekleme anlaşması imzaladılar.
Bizans'a iyi niyetini açığa koymak için Emir Süleyman genç erkek kardeşi Kasım'ı ve kız kardeşi Fatıma'yı Bizans'a rehin olarak verdi ve Epir Despotu Teodor'un gayri-meşru kızı ve İmparator'un yeğeni olan bir genç kızı da kendi karısı olarak aldı.
Hemen ardından Karamanoğulları ile de barış anlaşması yaptı.
Bu stratejisinin birinci aşamasında başarılı olan Mehmet Çelebi ise hemen Bursa'ya girip Anadolu yönetimini eline aldı.
1410'ta Musa Çelebi Eflak Voyvodası'nın kızı ile evlenip Eflak, Bulgar ve Sırp desteği ile Rumeli sınır boylarında yerleşmiş Türkmenlerden bir ordu toplamayı başardı.
O yıl Edirne ile Eyüp (Kosmidion) arasındaki arazide Süleyman Çelebi ile Musa Çelebi orduları arasında arka arkaya bir sıra çarpışmalar ve baskınlar ile savaş başladı.
Haziran ve Temmuz 1410'daki ilk çatışmalarda Süleyman Çelebi üstün gelmekle beraber, kendisi pek o kadar savaşçı bir kişi değil Süleyman Çelebi Edirne sarayına çekilip tekrar içki ve eğlenceye daldı.
Etrafındakiler bu durumdan, özellikle Hristiyanlara karşı çok iyi davranması ve vaktini içki ve eğlenceye vermesinden, hoşnut değillerdi ve önemli önemsiz birçok taraftarı Süleyman Çelebi yanından ayrıldı.
En sonunda 17 Şubat 1411'de bir kış havası altında Musa Çelebi Edirne'yi bastı ve demoralize olmuş olan Süleyman Çelebi taraftarları buna karşı koyamadı.
Sonunda aklı başına gelip gece karanlığında yanında çok az sayıda adamıyla İstanbul'a doğru kaçmaya koyuldu.
Döğenciler köyüne geldiği zaman kılavuzu ihanet edip köylülere onun kimliğini bildirip onları kışkırttı ve köylüler de sırf Musa Çelebi'den bahşiş alabilmek gayesiyle Süleyman Çelebi'yi öldürdükleri rivayet edilir.

Musa Çelebi 1402-1413 arası

Musa Çelebi Ankara Savaşı'nda Timur'a tutsak düşen babasının yanında esir olarak kaldı.
Bazı kaynaklara göre, Yıldırım esarette 1403'de ölünce cenazesi Timur'un emri ile Musa Çelebi eşliğiyle Bursa'ya gönderildi.
Bursa Timur ve ordusunun işgaline uğramış, talan edilmişti.
Musa Çelebi Timur'dan beratlı olan bir emir olarak Bursa'da hükûmet etmeye başladı.
Aynı yıl İsa Çelebi Karesi civarlarına gelip Musa'yı tehdide başlayınca, Musa Çelebi ona karşı bir sıra başarılı hücumda bulundu ama onu ortadan kaldıramadı.
Balıkesir civarındaki en son çarpışmada Musa Çelebi yenildi.
Önce Germiyan'a kaçtı ve oradan da Karamanoğlu Mehmet Bey'e sığındı
Musa Çelebi 1409'da sonradan Bursa'yı eline geçirmiş ama bu şehri Süleyman Çelebi'ye kaptırıp Amasya'ya çekilmiş olan kardeşi Mehmet Çelebi'den bir mektup aldı.

Süleyman Çelebi'yi ortadan kaldırmak üzere bir strateji bulup üzerinde anlaşmak üzere iki kardeş Kırşehir civarında, Cemele Kalesinde buluştular.

Kabul ettikleri plana göre Musa Çelebi Rumeli'ye, Eflak'a geçecek; civardan topladığı askerlerle Edirne üzerine yürüyecekti.

Mehmet Çelebi ise, bunu önlemek için Süleyman Çelebi'ce boş bırakılan Bursa'ya hücum edecekti.

Yani Mehmet Çelebi ve Musa Çelebi Osmanlı devletini ikiye bölmeyi, Musa Çelebi'nin Edirne'de Osmanlı Rumeli toprakları sultanı olmasını, ve Mehmet Çelebi'nin ise Bursa'da Osmanlı Anadolu toprakları Sultanı olmasını kabul ettiler.

Musa Çelebi bir gemi ile Sinop'tan Eflak'a geçti.

Eflak voyvodası olan Mirce'nin kızı ile evlendi.

Mirce'nin sağladığı çok sayıda Eflak askerleri ile Türkmenlerden oluşan yeni bir ordu kurdu.

Bunu haber alan Süleyman Çelebi Bursa'dan hemen Bizans desteği için Konstantinopolis'e ve oradan da Edirne'ye geçti.

Amasya'dan yürüyen Çelebi Mehmet de Bursa'yı eline geçirdi.

Musa Çelebi yeni topladığı ordusu ile 1410'da Balkanlardan güneye indi; Bizans'tan askerî destekli Süleyman Çelebi ordusuna karşı Edirne ile Kosmidion (Eyüp) arasındaki bölgede bir dizi baskın ve ufak çarpışmalar başlattı.

Musa Çelebi ordusuyla en son olarak 17 Şubat 1411'de bir soğuk kış gecesi, Süleyman bir hamamda içki alemindeyken, Edirne'yi bastı.

Süleyman Çelebi taraftarları ve ordusu moral yitirmiş ve bir kısmı ayrılmıştı. Diğerleri ise onu savunmaktan kaçındılar.

Süleyman durumu bildirenlere önce inanmayıp onlara hakaret etti; ama sonunda durumunun vehametini anlayınca geceleyin yanında çok az sayıda adamıyla Edirne'den kaçtı.

Ama Döğenciler köyüne gelince tanındı ve köylüler Süleyman'ı öldürüp kesik başını Edirne'ye, Musa Çelebi'ye gönderdiler.

Böylece Musa Çelebi 1410'da Edirne'de tahta geçti.

Osmanlı Devleti Çelebi Mehmet Anadolu'da ve Musa Çelebi Avrupa'da hükümdar olarak ikiye bölünmüş oldu.

Rumeli yakasında Edirne'de hükûmet sürmeye başlayan Musa Çelebi, Süleyman Çelebi'den daha etkin politikalar uygulamaya başladı.

Önce sınır gazilerinin isteklerini karşılayarak Köprülü ve Provadı kalelerini Nobirda gümüş madenleri merkezini eline geçirdi.

Mihaloğlu ve akıncıları Makedonya'nın içlerine akınlar yaptı.

Bizans Imparatoru ile Süleyman Çelebi'nin yaptığı anlaşma feshedildi.

Bununla birlikte Süleyman Çelebi'nin Bizans'a terk etmiş olduğu arazileri geri istedi ve bu isteğinin reddedilmesi ve gerçekte Süleyman Çelebi'ye verdiği destek dolayısıyla II. Manuel'i cezalandırmak gerektiğini düşündü.

Bizans'ın eline geçmiş olan bölgeleri Musa Çelebi tekrar aldı.

Ama Musa Çelebi'nin uyguladığı esas 1412'de yeni bir Konstantinopolis kuşatması başlatması oldu.

Musa Çelebi'nin ufak deniz gücünün yenilgiye uğratılması ve Konstantinopolis kara surlarının aşılmaz olarak görülmesine rağmen Musa Çelebi karadan kuşatmaya devamda ısrar etti.

1411'de Bizans İmparatoru İstanbul'da rehin olarak tutulan Süleyman Çelebi'nin oğlu Orhan Çelebi'yi serbest bıraktı.

Orhan Çelebi kendine asker toplayarak Selanik'te isyan çıkarttı.

Fakat Musa Konstantinopolis kuşatmasını bırakmadan bu isyan bastırıldı.

Bu birlikler sonra da Bizans'a ait olan Teselya bölgesine akınlar yaptılar.

Musa Çelebi'nin haşin tabiatı ve kendini taraftarlarından ayrı tutması onların gücenmelerine yol açtı.

Örneğin Eski Saray etrafına yaptırdığı yüksek surlar kendi şahsi güvenliği için uygun gelmekle beraber; kendini halktan ve taraftarlarından ayırmasını sembolize etmekteydi.

Balkanlarda bulunan Gazi akıncıların kazanmış oldukları güç, ganimet ve onlara verilen tımarları imtiyazlar olarak görerek onları azaltmaya koyulup sınırlardaki gazi emirleri gücendirdi.

Şeyhülislam olarak atadığı Şeyh Bedreddin'in fikirleri ile, hem medreseli Sûnnileri hem de ülkenin zengin ileri gelenlerini kızdırdı.

Devletinin idaresini elinde tutan Çandarlı vezirleri Bizans'la ve Anadolu'da bulan Mehmet Çelebi ile gizli müzakerelere giriştiler.

Bizans İmparatoru 1412 başlarında Bursa'ya bir gizli elçi gönderdi ve Mehmet Çelebi'yi İstanbul'a davet etti.

Onu 3 gün süren şaşaalı bir ağırlama töreni ile Musa Çelebi'ye karşı savaşa ikna etti.

Bizanslılar Mehmet Çelebi ordusunu Boğaz üzerinden Rumeli'ye geçirdiler ve Ekim 1412'de iki kardeş İnceğiz Muharebesi'ne giriştiler.

Bu muharebede Musa Çelebi galip geldi.

Mehmet Çelebi yaralandı.

İstanbul'a, sonra da Bursa'ya çekildi.

Mehmet Çelebi bundan yılmadı.

O yılın sonlarında yeni bir ordu ile gelip Boğazı geçti ve Bizans ve Sırp askeri takviyeleriyle Musa Çelebi üzerine yürüdü.

Bir seri çatışmalar yapıldı ve bu ikinci seferki çatışmalarda da Musa Çelebi galip gelip kardeşini Bursa'ya geri püskürttü.

15 Haziran 1413'de Mehmet Çelebi yeni bir orduyla Karadeniz üzerinden Trakya'ya asker çıkardı.

Musa Çelebi'nin askerleri bu sıralarda iyice moral yitirmiş ve ümera da Musa Çelebi'ye yüz çevirmişti.

Bu sefer iki kardeş ordusu Vize Muharebesi'ne giriştiler.

Bu sefer Musa Çelebi mağlup oldu ve muharebe meydanından kaçtı.

Ama Edirne'ye gitmedi.

Mehmet Çelebi bir süre, Musa Çelebi'yi yakalamak için Trakya'da uğraşı verdi.

5 Temmuz 1413'te Musa Çelebi küçük bir ordusu ile Sofya yakınlarında, Samkov civarında bulunan Çamurlu Derbendi'nde kıstırıldı; büyük bir direniş gösterdi; ağır yaralandı; kaçmaya çalışırken bir çeltik arığına düştü.

Mehmet Çelebi askerleri Musa Çelebi'yi burada yakalayıp, hemen boğup öldürdüler.

Musa Çelebi'nin cenazesi Bursa'ya gönderilerek kardeşleri İsa Çelebi ve Emir Süleyman yanında Yıldırım'ın türbesine gömüldü.

 Böylece Osmanlı Devleti'nin ikiye bölünüp, tek devlet olarak ileride yaşamasını tehdit eden, çok büyük tehlikeli bir dönem olan Fetret Devri'nin son safhası sona ermiş oldu.

Mehmet Çelebi 1402-1413 arası
Mehmet Çelebi Ankara Savaşı'nda Osmanlı ordusunun ihtiyat ve artçı birlikleri komutanlığı yapmaktaydı.

Bu savaşın ön saflarında yer almadığı için yenilgiden ve bozgundan sonra savaş alanından kolayca ayrılabilmişti.

Kendine bağlı askerleri ile sancak beyi olduğu Amasya'ya doğru çekilmeye başladı.

Candaroğullarına bağlı olan bir müfreze yolunu kestiği için bir çatışmaya girişmek zorunda kaldı ve bu çatışmadan galip olarak ayrıldı.

Önce Tosya'ya gitti.

Sonra Bursa'ya gitmek amacıyla Bolu'ya geçti.

Fakat danışmanları Hacı İvaz Paşa, Amasyalı Beyazıd Paşa ve diğer deneyimli beyler bu kararına itiraz edip onu Bursa'ya gitmekten caydırdılar. Savaşın hemen sonunda ortaya çıkan gelişmeleri, özellikle Timur'un Bursa ve İzmir seferlerini ve babasının esirlik haberlerini, Bolu'dan casus haberciler vasıtası ile izledi.

Bilindiği üzere devletleri ellerinden alınan anadolu Hükümdarı Beyler Timur Han'a ülkelerini ele geçirip kendilerini tahttan indiren Yıldırım Bayezıd'ı şikayet etmişler ve bunun sonunda da Timur Han defalarca mektuplaşarak uyardığı Osmanlı Hükümdarıyla kaçınılmaz bir savaş karar almıştır.

Savaş için Ankara'da karşılaşan Timurlu ve Osmanlı Ordusu çetin bir muharebeden sonra Timur Han savaşı kazanmıştır.

Timur Han'ın yanında tahtların ellerinden alınan Anadolunun Türk Hükümdarları askeri güçleri ile bulunuyorlardı.

Yıldırım Bayezıd'ın yanında yani Osmanlı Devleti'nin yanında ise sadece Dulkadiroğlu Devleti bulunuyordu.

Osmanlıya destek vermek için Timur Anadoluya girdiğinde Timurun ordusununa akınlar düzenleyen Dulkadir akıncıları atlarını, ve adamlarını ele geçirerek Timurun gücünü azaltmaya çalışıyorlardı.

Ciddi manada Osmanlıya destek veren Dulkadiroğulları Ankara savaşında da Yıldırım Bayezıd'a destek için Dulkadiroğlu Devleti ordusundan birlikler göndermiş ve savaşmışlardır.

Amasya ve yöresine Timur idareci emir olarak Kara Devletşah'ı atamıştı.

Amasyalılar bu idareciden hiç hoşnut olmayıp Mehmet Çelebi'yi çağırdılar.

O da 1403'te Bolu'dan gizlice 1000 kişilik bir kuvvetle ayrıldı.

Amasya yöresinde kasaba ve köylere hücum ederek yağma toplamakla uğraşan Kara Devletşah üzerine ani bir baskın yapıp onu öldürdükten sonra Amasya'ya girdi.

Timur Anadolu beylerine eski beyliklerini geri vermiş olduğu ve Osmanlı idaresindeki araziler çok daralmış olduğu için Amasya Osmanlı arazilerinden ayrılmış bulunuyordu.

Böylece Mehmet Çelebi'nin bu yörede hüküm sürmesi Osmanlı Devleti'ne bağlı yöresel bir idareci olarak değil de, Timur'un üst egemenliğini tanıyan, ondan emirlik için berat alıp ona yıllık tazminat veren, yarı-özerk Amasya Emirliği idaresinin bir Osmanlı şehzadesi tarafından üstlenilmesi şeklinde idi.

Mehmet Çelebi hükmü altında bulunan bu küçük ülkeyi korumak ve yeni topraklar edinip geliştirmek için bazı askerî harekata geçti.

Niksar babası tarafından kendine dirlik olarak verilmişti; ama Kubadoğlu Ali Bey tarafından kuşatılmakta idi.

Mehmet Çelebi ordusuyla Ali Bey üzerine gidip, onu bir çatışmada yenip Niksar'ı tekrar kendine bağladı.

Canik bölgesinde bulunan Kubadoğulları, İnaloğulları, Taşanoğulları, Kadı Burhaneddin Ahmed'in damadı Mezid Bey adlı Türkmen beylikleri ve Köpekoğlu ve Gözleroğlu adlı eşkıya çeteleri ile çatışmalara girişip onları ortadan kaldırdı.

Böylece emirlik alanını Tokat ve Sivas'a yörelerine genişletti.

1403'te Timur hâlâ Anadolu'da iken Amasya emirliği Orta Karadeniz-Orta Anadolu'da güçlü bir yarı-egemen ülke konumunu kazandı.

Başarılarını öğrenen Timur tarafından huzuruna çağrıldı.

Kendisine Timur tarafından Osmanlı padişahlığı verilecek umudu ile onu görmek için Amasya'dan yola çıktı.

Fakat Osmancık ve Murted'de Türkmen beyleri yolunu iki defa kestiler ve bu yüzden Amasya'ya geri dönmek zorunda kaldı.

Durumu Timur'a haberci ile bildirdi. Timur bu özürünü kabul etti ve Amasya-Tokat-Sivas yörelerinden oluşan Rumiye-i Sugra bölgesi emri olmasını onayladığına dair ona bir al damgalı bir berat, taç, kemer ve hırka gönderdi.

Bu beratlı emaret olarak 1403'te Amasya'da üzerinde hem Timur hem kendi adı yazılı akçe darp ettirdi.

Mehmet Çelebi Dulkadiroğlu Devleti Sultan Nasıreddin Mehmed Han'ın kızı Emine Sultan ile evliydi.

Dulkadiroğlu Devleti o dönemin önemli ve güçlü İslam Türk Devletlerinden biriydi.

Mehmet Çelebi mektup yazarak kayınpederi Sultan Nasıreddin Mehmed Han'dan "Pederim, taht mücadelemde sizden yardım dilerim, dileriz ki bize bu ilahi görevde yardım edesiniz" diyerek yardım talebinde bulunur.

Dulkadiroğlu Devleti Sultanı Nasıreddin Mehmed Han da kendisine; "Taht mücadeleniz hayırlı olsun, yüce Allah zafer nasip etsin.

Biz isteğinize olumlu bakarız, ama ben ama oğlum Şehzade Süleyman Bey size Dulkadir Ordusu ile yardıma gelecektir. Allah sizinle olsun" şeklinde yanıt vermiştir.

Mehmet Çelebi'nin bu yardım talebinden sonra Dulkadiroğlu Devleti'nin başkenti Elbistan'dan başlarında Dulkadiroğlu Şehzadesi Süleyman Bey olduğu halde 20.000 kişilik büyük bir ordu yola çıktı.

Ankara Çubuk ovasında Çelebi Mehmed'in büyük bir karşılama yaptı. Başta Dulkadiroğlu Şehzadesi Süleyman Bey olmakla diğer Dulkadiroğlu Şehzadeleri ve umerasına Mehmet Çelebi tarafından birbirinden kıymetli hediyeler sunuldu.

Büyük bir ziyafetle karşılanan Dulkadiroğlu Şehzadeleri de yanlarında getirdikleri çok değerli hediyeleri enişteleri olan Mehmet Çelebi'ye verdiler.

Karşılıklı hediyeleşmelerin ardından Mehmet Çelebi'nin kardeşlerine üstün gelip tahta çıkabilmesi için yapılması gerekenlerle ilgili istişarelerde bulundular uzun saatler bu konuyla ilgili planlar yaptılar.

Danışmanı olan Subaşı Eyne Bey'in teklifi üzerine Bursa taraflarında bulunan kardeşi İsa Çelebi'ye bir mektup yazıp Anadolu'nun aralarında bölünmesini önerdi ise de İsa Çelebi kendisinin ulu karındaş olduğu nedeni ile bu teklifi kabul etmedi.

Bunun üzerine Çelebi Mehmet 1404'te Bursa üzerine yürüdü.

Kardeşi İsa Çelebi ile Ulubat Savaşı'na girişip galip çıktı.

Bursa'ya girip Anadolu'da Osmanlı hükümdarı olduğunu duyurdu.

O zaman Semerkent'e dönmüş bulunan Timur'un öfkesini üzerine çekmemek için de kurnaz bir siyasetle Bursa'da Hicrî 806 tarihinde "Sikke-i müştereke" adı ile hem kendinin hem Timur'un adını taşıyan yeni gümüş sikkeler bastırdı.

Bazı kaynaklara göre, Çelebi Mehmet, bu sıralarda Germiyanoğlu Yakup Bey'in yanında bulunan babasının cesedini Bursa'ya getirterek babasının yaptırmış olduğu cami yanına gömdürmüştür.

Çelebi Mehmet'i Bursa'dan çıkartmak için, kardeşi İsa Çelebi 1404-1405 yılları arasında bir sıra girişimde bulundu.

Bursa'da bulunan Çelebi Mehmet üzerine, İsa Çelebi (önce Edirne'deki kardeşi Süleyman Çelebi'den aldığı ordu ile sonra Candaroğlu, Aydınoğlu, Saruhan ve Menteşe beylerinin vermiş oldukları askerler ile) üç defa yürüdü ise de, her seferinde Çelebi Mehmet onu yenilgiye uğratıp geri püskürttü.

Sonunda İsa Çelebi Karamanoğulları'na kaçtı; ama Anadolu'da güçlü bir kuvvet haline gelmiş olan Çelebi Mehmet, Karamanoğlu beyi ile anlaşıp İsa Çelebi'yi Karamanoğlu ülkesinden attırdı.

İsa Bey Sultanönü'nde bir müddet saklandı.

1406'da Eskişehir'de bir hamamda yıkanırken Çelebi Mehmet'nin adamları tarafından bir baskınla yakalanarak boğuldu.

Böylece Osmanlı Anadolu topraklarının tek hükümdarı olan Çelebi Mehmet bu sefer 1402'den beri Edirne'de bir meşru Osmanlı hükümdarı olarak tahtta oturan ve Osmanlı Rumeli topraklarını idare eden Süleyman Çelebi'nin tek rakibi oldu.

1406'da Emir Süleyman Rumeli'den topladığı askerle Bizans'ın desteği ile Anadolu'ya geçti.

Bursa'da bulunan Çelebi Mehmet eli altında bulunan askerle bu hücuma karşı koyamayacağını anladı ve Bursa'yi bırakıp Amasya'ya çekilmek zorunda kaldı.

Süleyman Çelebi Ankara'ya yürüyüp bu şehri de aldı ve Çelebi Mehmet'in eski idaresi altında bulunup fakat geri çekilmesi ile bıraktığı alanları talan etti.

Süleyman Çelebi Bursa'da kalıp içki ve alemlerine burada da başlayınca 1406'da Çelebi Mehmet hemen bundan faydalanarak tekrar ordusuyla Bursa önüne geldi.

Çelebi Mehmet ve Süleyman Çelebi orduları Yenişehir'de karşı karşıya geldiler.

Bu sefer Çelebi Mehmet'in savaşı kazanma olasılığı bulunmaktaydı.

Fakat Süleyman Çelebi'nin çok deneyimli başveziri Çandarlı Ali Paşa türlü manevralarla Çelebi Mehmet'in danışmanlarına etki yaparak ve onları kandırarak Çelebi Mehmet ordusunun dağılmasına neden oldu.

Bunun üzerine, bu sefer ordusuz, Çelebi Mehmet Amasya'ya döndü.

Çelebi Mehmet Amasya'da üç yıl kalıp tekrar Osmanlı tahtına geçmek için planlar ve hazırlıklar yaptı.

Bu sırada Süleyman Çelebi Bursa'da meşru Osmanlı hükümdarı olarak bulunmakta, bazı Anadolu beyliklerine üst egemenliğini kabul ettirmekten başka etkili siyaset gütmemekte ve zevk ve eğlence ile vaktini geçirmekte idi.
Çelebi Mehmet 1409'da yeni bir strateji uygulama planına girişti.
Bu plana göre kardeşi Musa Çelebi Rumeli'ye gidip asker toplayıp batıdan Balkanlardan Süleyman Çelebi üzerine hücum edecek ve Süleyman Çelebi bu gaile ile uğraşmak için Rumeli'ye geçince Çelebi Mehmet Anadolu'da harekete geçip Bursa'yı geri alacaktı.
Eğer Musa Çelebi başarılı olursa Süleyman Çelebi yerine Rumeli'de hükümdar olacaktı.
1409'da bu planı uygulamak için Çelebi Mehmet kuzeni olan Karamanoğlu Mehmet Bey ile temasa geçti.
Musa Çelebi Karamanoğlu'na sığınmıştı. İki kardeş Kırşehir civarında bulunan Cemele kalesinde buluştular ve bu plan üzerine anlaştılar.
Musa Çelebi Candaroğulları yardımı ile Sinop üzerinden bir gemi ile Eflak'a gitti ve Eflak Voyvodası Mircea tarafından iyi karşılandı.
Bu gelişmeyi Süleyman Çelebi Ayasoluğ'da iken öğrendi ve Süleyman Çelebi Aydınoğlu Cüneyd Bey'i yanına alarak Rumeli'ye geçti.
Süleyman Çelebi çok geçmeden İstanbul'a gidip Bizans İmparatoru'yla müzakereler yaptı ve yapılan anlaşmaya göre Bizans'dan destek görmek için, olabilecek anlaşmazlıklar, Trakya'nın emniyeti ve Boğazlardan rahat geçişi sağlamak amacıyla erkek kardeşi Kasım'ı ve kız kardeşi Fatıma'yı Bizans'a rehin olarak verdi. Hemen ardından Karamanoğulları ile barış anlaşması yaptı.
Ama Süleyman'Çelebi'nin Bursa'dan ayrılması fırsatını iyi değerlendiren Çelebi Mehmet hemen ordusuyla Bursa'ya geldi ve Anadolu'daki Osmanlı hükûmetine el koydu.
Planın ikinci aşaması Çelebi Mehmet'in hiçbir müdahalesi gerekmeden Musa Çelebi'nin Balkanlarda kurduğu ordu ile Süleyman Çelebi'yle mücadele etmesi ve sonunda 13 Şubat 1411'de Edirne'ye bir baskınla Süleyman Çelebi'yi kıstırıp onun kaçarken öldürülmesi ile sonuç buldu.
Musa Çelebi Edirne'de Osmanlı Rumeli hükümdarı olarak tahta geçti ve böylece yapılan stratejik plan başarı ile uygulanmış oldu.
Ancak her iki taraf da Osmanlı devletinin yeniden tek devlet olması idealinden vazgeçmiş değildi.
Edirne'de hüküm sürmeye başlayan Musa Çelebi Bizans'in yerine geçtiği kardeşi Süleyman Çelebi'ye verdiği yakın desteği cezalandırmak için Konstantinopolis'i kuşatmaya başlamıştı.
Bizans İmparatoru II. Manuel bu kuşatmayı ortadan kaldırmak için en iyi çare olarak Musa Çelebi'nin siyasal gücünün kardeşi Mehmet Çelebi'nin çabaları ile tümüyle elimine edilmesinde buldu.
Bu nedenle 1412 başlarında Bursa'da sarayda hüküm süren Çelebi Mehmet'e gizli bir elçi gönderdi.
Bu gizli elçinin görevi Bizans İmparatoru II. Manuel'in kendisiyle ittifak yapmak istediğini ve bu ittifak yoluyla Çelebi Mehmet'in Edirne'yi ve Rumeli'yi eline geçirmesine destek sağlamak istediğini ve böylece tekrar Osmanlı İmparatorluğu'nun Çelebi Mehmet sultanlığı altında tek bir devlet olmasını arzu ettiğini bildirmek idi.
Bu tek Osmanlı Devleti'nin padişahı olma imkânı Çelebi Mehmet için Bizans'la ittifakın istenmezliğinden çok daha önemli geldi ve Çelebi Mehmet bu ittifak teklifini kabul etti.
Çelebi Mehmet çok geçmeden Üsküdar'a (o zamanki Chrysopolis'e) gitti. Orada II. Manuel tarafından karşılandı ve birlikte bir Bizans gemisiyle Konstantinopolis'e gidip Çelebi Mehmet imparatorluk sarayında misafir edildi.
II. Manuel misafirini çok şaşaalı şekilde ağırlandı.
Bu devam etmekte iken Mehmet Çelebi'nin Osmanlı ordusu Boğaz'taki Bizans gemileri ile Rumeli yakasına nakil edilmekteydi.
Dört gün içinde 15.000 kişilik Anadolu Osmanlı ordusu Rumeli yakasına taşındı.
Bu ordunun başına geçen Mehmet Çelebi Konstantinopolis'i kuşatan Musa Çelebi'nin Rumeli ordusu üzerine yürüdü.
İki ordu Ekim 1412'de Çatalca yakınlarında İnceğiz'de çarpışmaya başladılar.

İnceğiz Muharebesi

Çelebi Mehmet ordusu için başarılı olmadı ve Musa Çelebi ordusu üstün duruma geçti.
Mehmet Çelebi bu savaşta yaralandı; önce İstanbul'a ve oradan da Bursa'ya geri çekildi.
Fakat bu yenilgi Çelebi Mehmet'i yıldırmadı.
Anadolu'ya dönüp yeni asker topladı.
Sırp Despotundan da asker takviyesi sağladı.
Bu sefer yeni Anadolu Osmanlı ordusu yine Rumeli yakasına geçirildikten sonra II. Manuel'in sağladığı Bizans güçleri ve Sırp Despotu Stefan Lazaroviç'in gönderdiği küçük bir Sırp ordusu ile takviyeli olarak, birlikte Konstantinopolis yakınlarında olan Musa Çelebi ordusuyla ikinci bir muharebeye başladı.
Bu muharebe de Musa Çelebi'nin ordusunun üstün gelmesi ile sonuçlandı.
Fakat Mehmet Çelebi hâlâ tek padişah olmaya azimliydi ve Musa Çelebi'ye hücumdan caymadı.
Mehmet Çelebi en büyük ve en son kozunu devreye soktu.
Mehmet Çelebi Dulkadiroğlu Devleti Sultanı Nasıreddin Mehmed Han'ın kızı Emine Sultan ile evliydi.
Dulkadiroğlu Devleti o dönemin önemli ve güçlü İslam Türk Devletlerinden biriydi.
Mehmet Çelebi mektup yazarak kayınpederi Sultan Nasıreddin Mehmed Han'dan "Pederim, taht mücadelemde sizden yardım dilerim, dileriz ki bize bu ilahi görevde yardım edesiniz" diyerek yardım talebinde bulunur.
Dulkadiroğlu Devleti Sultanı Nasıreddin Mehmed Han da kendisine; "Taht mücadeleniz hayırlı olsun, yüce Allah zafer nasip etsin.
Biz isteğinize olumlu bakarız, ama ben ama oğlum Şehzade Süleyman Bey size Dulkadir Ordusu ile yardıma gelecektir. Allah sizinle olsun" şeklinde yanıt vermiştir.
Mehmet Çelebi'nin bu yardım talebinden sonra Dulkadiroğlu Devleti'nin başkenti Elbistan'dan başlarında Dulkadiroğlu Şehzadesi Süleyman Bey olduğu halde 20.000 kişilik büyük bir ordu yola çıktı.
Ankara Çubuk ovasında Çelebi Mehmed büyük bir karşılama yaptı.
Karşılıklı hediyeleşmelerin ardından Mehmet Çelebi'nin kardeşlerine üstün gelip tahta çıkabilmesi için yapılması gerekenlerle ilgili istişarelerde bulundular uzun saatler bu konuyla ilgili planlar yaptılar.

Çok daha büyük bir orduya ve güce kavuşan Mehmet Çelebi 11 Haziran 1413'te bir yeni Anadolu Osmanlı ordusu Bizans gemileri ile Boğaz'dan Rumeli yakasına geçirildi ve bir üçüncü muharebeye hazırlık başladı.
Bu sırada Musa Çelebi ordusunda bir kriz yaşanmakta idi.
Musa Çelebi haşinliği ve merhametsiz tutumları ile askerini gücendirmiş idi.
Şeyh Bedreddin'e verdiği destek daha muhafazakar olan Sunnileri ve ulemayı kendine düşman etmişti.
Musa Çelebi gazi sınır beylerinin talanlar ve tımarları dolayısıyla kazandıkları servet ve siyasal gücü kısmaya çalışmış ve Kapıkulu ümerasına önem vermeye başlamıştı. Örneğin akıncı beyi Mihaloğlu, Musa Çelebi ile ilişkisini kesmiş; Makedonya'da sınır boyunca akınları kendisi tertip etmiş ve bu akınlarda kazanılan talan malları ve tımar topraklarını da kendine göre paylaştırmaya başlamıştı.
Candarlı vezirleri Çelebi Mehmet ve II. Manuel ile Musa Çelebi'yi tahtan indirmek gizli haberleşmeye başlamışlardı. Musa Çelebi'nin ordusunda çıkan dağılma nedeni ile geri çekilmesi ile iki ordu ancak Vize'de çarpışmaya girdiler ve Vize Muharebesi'nde Çelebi Mehmet ordusu galip geldi. Musa Çelebi kaçmaya başladı. Fakat Musa Çelebi hâlâ yakalanmadığı için Çelebi Mehmet güçleri Edirne kapılarına geldiğinde Edirneliler Musa Çelebi'nin güçlenip geri geleceği ihtimalini düşünüp Çelebi Mehmet ve ordusunu şehre sokmadılar. Bütün ümeranın katılması ile Çelebi Mehmet, Musa Çelebi'yi ve çok küçük kalmış ordusunu kovalamaya başladı. Musa Çelebi ordusuyla Samako yakınlarında Çamurlu Derbent'de sıkıştırıldı. 5 Temmuz 1413'te yapılan küçük çaplı Çamurlu Derbent Savaşı çok şiddetli oldu.
Musa Çelebi yaralandı ve kaçmaya başladı, ağır yaralı çadırında yatarken yakalanıp Çelebi Mehmet'in emri ile öldürüldü.
Mehmet Çelebi, bunun sonunda Osmanlı tahtının tek padişahı olarak tahta çıktı.
Verdikleri büyük askeri destekle tahta çıkmasında önemli rol oynayan Dulkadiroğlu Şehzadesi Süleyman Bey ve ordusu tam üç ay boyunca BUrsa'da kaldı.
Bunun sebebi Mehmet Çelebi'nin padişahlığına başka müdahalelerin olması ve herhangi bir sıkıntıya maruz kalınmaması idi.
Dulkadirliler, tam anlamıyla padişahı koruyup tahtı güvene aldılar.
Çelebi Mehmet'e böylesine hayati bir destekte bulunan Dulkadiroğlu Hanedanı Şehzadeleri ve ordusu üç ayın sonunda Çelebi Mehmet'in büyük hürmetleri ile yolcu edildi.
Dulkadiroğlu Şehzadesi Süleyman Bey, diğer şehzadeler ve Dulkadirli ordusu ülkelerinin başkenti Elbistan ve Maraş'a döndüler.
İsa Çelebi ve Emir Süleyman gibi, en sonunda Musa Çelebi'nin cenazesi de Bursa'ya gönderilerek babası Yıldırım'ın türbesine gömüldü.

Fetret Devri'nin sonu

5 Temmuz 1413'te Fetret Devri veya fasıla-ı saltanat devri kapandı ve Çelebi Mehmet Osmanoğullarının tek padişahı oldu.
On bir yil süren Fetret Devrinde birbirinden cesur ve hükümdarlık etmeye yetenekli dört kardeşin birbirleriyle ölüm kalım savaşları yapmaları sonunda, en metanetli ve becerikli kardeşin tahtı ele geçirmesi ve Ankara Savaşı ile parça parça olmuş ve moralini yitirmiş Osmanlı devletinin kendini tekrar toparlaması ile sonuç bulmuştur.
Çelebi Mehmet'in diğer kardeşlerinden en büyük farkının Anadolu medeniyetinin ve Anadolu kültürünün önemli merkezi olan Amasya'da çok yönlü bir kişi olarak yetişmesi ve olgunlaşması olabilir.

Osmanlı Devletinin çalkantılı ve acı dolu bir dönemi olan 1402-1413 yıllarını kapsayan devre “Fetret Devri” denir.

Uzun yıllar devlet otoritesinin kurulamaması ve buna bağlı olarak yaşanan karışıklıklar anlamına gelen bu sözcük, Yıldırım Bayezid’in oğulları arasında yaşanan iktidar mücadelesini simgeler.
Timur, Yıldırım Bayezid’ı tutsak etti.
Timur’un Anadolu’dan çekilmesinden sonra, kardeşler arasındaki ilk mücadele, İsa Çelebi ile Musa Çelebi arasında oldu.
Musa Çelebi, Timur’un yanından ayrıldıktan sonra, Bursa’ya gelip, kardeşi İsa Çelebi’yi buradan uzaklaştırarak hükümdarlığını ilân etti
Ancak, hükümdarlığı uzun sürmedi.
İsa Çelebi, tekrar geri gelerek, Musa Çelebi’yi Bursa’dan uzaklaştırdı.
Musa Çelebi, Germiyanoğullarına sığındı.


Mehmet çelebi Bursa’da,
Süleyman Çelebi Rumeli’de hükümdarlığını ilân ediyor.


Mehmet Çelebi, Bursa ve yöresi hâkim olan kardeşi İsa Çelebi’ye, Anadolu’yu aralarında bölüşmeyi teklif etti.
Mehmet Çelebi, red cevabı alınca, Bursa üzerine yürüdü.
Ulubat Savaşı’nda yenilen İsa Çelebi, İstanbul’a kaçtı.
Bursa ve İznik’i alan Mehmet Çelebi, hükümdarlığını ilân etti.
Kardeşi Musa Çelebi’yi yanına getirtti.
Rumeli’de hükümdarlığını ilân etmiş olan Süleyman Çelebi de, İsa Çelebi’yi yanına aldı.


Süleyman Çelebi’nin ve İsa Çelebi'nin öldürülmesi.

Süleyman Çelebi, kardeşi İsa Çelebi’ye kuvvet vererek, onu Bursa üzerine gönderdi.
İsa Çelebi, Anadolu beylerbeyiyle anlaştı.
Ancak Mehmet Çelebi ile yaptığı savaşları kaybetti ve yakalanarak öldürüldü (1405).
Bu olaydan sonra Süleyman Çelebi, Anadolu’ya geçti ve Bursa’yı aldı.
Mehmet Çelebi ise, Amasya’ya çekilip, Süleyman Çelebi’nin Anadolu’dan çekilmesini sağlamak için Musa Çelebi’yi Rumeli’ye gönderdi.

Bunu haber alan Süleyman Çelebi de, Edirne’ye geldi.
Rumeli’de, Süleyman ve Musa Çelebi arasındaki mücadeleden, Musa Çelebi galip çıktı ve Süleyman Çelebi öldürüldü (1411).


Musa Çelebi’nin öldürülmesi.

Edirne’ye gelen Musa Çelebi, kardeşi, Mehmet Çelebi ile yaptığı anlaşmaya uymadı ve hükümdarlığını ilân etti.
Böylece Osmanlı tahtı için mücadele edenlerin sayısı ikiye iniyordu.
Mehmet çelebi, Musa Çelebi ile yaptığı iki savaşı da kaybetmekle beraber, mücadeleden vazgeçmedi.
Rumeli’deki beyleri kendi yanına çekmeyi başardı.
Durumu uygun gördüğünde tekrar Rumeli’ye geçti.
Sofya yakınlarında yapılan savaşı kaybeden Musa Çelebi, yakalanarak öldürüldü (1413).

Ve iktidar mücadelesini Mehmet Çelebi kazanıyor.

Rumeli’de yaklaşık üç yıl kadar hükümdarlığını sürdüren Musa Çelebi’nin, Mehmet Çelebi kuvvetlerince öldürülmesiyle on yıl süren karışıklık dönemi sona erdi.
Osmanlı Devleti, yeniden bir yönetim altında toplamış oldu.
Ancak bu süre içinde Osmanlı Devleti topraklarının pek çoğunu kaybetmişti.
Mehmet Çelebi, duruma hâkim olduktan sonra kaybedilen yerleri geri almaya yöneldi.
Tarihimizde Mehmet Çelebi’ye, Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu da denir.
Musa Çelebi’nin ölümü ile Çelebi Mehmet’in karşısında rakip kalmadığından bütün Osmanlı tarihi yazarlarının çoğunlukla Fetret devri veya Fasıla-i Saltanat adını verdikleri devir bu suretle sona ermişti.
Yıldırım’ın oğullarından
İsa,
Musa ve
Süleyman Çelebi’ler
Osmanlı mülkünün tamamına sahip olamadıklarından padişah sayılmamışlardır.
Fetret devrinin sona ermesiyle Çelebi Mehmet Osmanlı topraklarının tamamına hükmetmeye başladığından, kendisi Yıldırım’dan sonraki padişah, yâni beşinci hükümdar kabul edilmiştir.


 

 

1299-1326 yılları

Osman Gazi 



1299 - Söğüt'de Osmanlı'nın Osman Gazi tarafından kurulması
1300 - Yondhisar ve Yenişehir kalelerin fethi. 1300 - Yenişehir'in başşehir yapılması.
1302 - Koyunhisar Muharebesi Osman'ın bölgede lider olması. Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşu
1302 - Köprühisar'ın Fethi 1303- İznik Kuşatması Örnek bir medrese
1303 - Marmaracık Kalesi'nin Fethi
1306 - Dinboz Savaşı sonucunda Kestel, Kete ve Ulubad kalelerinin fethi. 1306 - İlk askeri antlaşma 1307 - İznik'in sıkıştırılması ve Yalova akını.
1308 - Ulubat gölü üzerindeki Alyos adası, Aygut Alp’in oğlu Kara Ali tarafından barış yoluyla teslim alındı.
1308 - İmralı Adası'nın Fethi ve Osmanlıların Marmara Adası'na dayanmaları.
1308 - Koçhisar'ın Fethi
1313 - Harmankaya Tekfuru Köse Mihail'in Müslüman olması, kalesi ve taraftarları ile birlikte Osmanlılara katılması. Karesi Beyliği
1320 - Osman Gazi’nin rahatsızlığı nedeniyle oğlu Orhan Bey yönetimi ele aldı.
1321 - Mudanya'nın fethi 1324 - Umur-Han Beyliği elindeki Akyazı'nın fethi.

1326-1362

Orhan Gazi


1326 - Orhan Gazi'nin tahta geçişi
1326 - Bursa'nın Osmanlılar tarafından alınışı
1331 - İznik'in Osmanlılar tarafından alınışı
1331 - İlk Osmanlı medresesinin İznik'te Orhan Gazi tarafından kurulması
1334 - Karesi Beyliği'nin ilhakı
1337 - Kocaeli'nin Fethi
1345 - karesi beyliğinin Osmanlı`lara katılması
1346 - Orhan Gazi'nin Kantakuzenos'un kızı ile evliliği ve Bizans ile ittifakı
1349 -1352 - Bizans'a yardım için Süleyman Paşa'nın Rumeli'ye geçişi ve Çimpe Kalesi'nin Osmanlılar tarafından üs olarak alınışı 

1352 - Osmanlılar'ın Cenevizliler'e Osmanlı topraklarında serbest ticaret yapma imtiyazı vermeleri
1353 - Çimpe Kalesi'nin Osmanlılar tarafından alınışı
1354 - Gelibolu'nun Osmanlılar tarafından alınışı
1361 - Edirne'nin fethi
1361 - Edirne'nin başkent oluşu
1362 - Orhan Gazi'nin vefatı ve I. Murat'ın tahta çıkışı


1362-1389

I.Murat

1362 - Orhan Gazi'nin vefatı ve I. Murat'ın tahta çıkışı
1362 - İlk müzikli spor gösterisi: Edirne Kırkpınar yağlı güreşleri
1362 - Kadıaskerliğin teşkili
1363 - Pençik Kanununun çıkışı
1364 - Sırpsındığı Savaşı
1366 - Gelibolu'nun Osmanlıların elinden çıkışı
1371 - Çirmen Savaşı 1376 - Bulgar Krallığı'nın Osmanlı hakimiyetini kabulü
1377 - Gelibolu'nun Osmanlılar'a iadesi
1385-1386 - Niş ve Sofya'nın Osmanlılar tarafından alınışı
1388 - Ploşnik Muharebesi ve Balkan ittifakının teşekkülü
1389 - I. Kosova Savaşı
1389 - I. Murat'ın ölümü, Yıldırım Bayezid'in tahta geçişi...


1389-1403

Yıldırım Beyazıt



1389 - I. Murat'ın ölümü, Yıldırım Bayezid'in tahta geçişi
1390 - Aydın-Saruhan-Germiyan-Menteşe beyliklerinin ilhakı
1390 - Karaman Seferi, Konya'nın kuşatılması
1390 - Gelibolu Tersanesi'nin inşası
1391 - İstanbul'un kuşatılması
1391 - Eflak Prensliği ilk kez haraç vermeyi kabul etmiştir.
1392 - Üsküp'ün fethi
1392 - Candaroğulları Beyliği'nin Osmanlı topraklarına katılması.
1392 - Hamitoğulları Beyliği'nin Osmanlı topraklarına katılması.
1392 - Kırkdilim Muharebesi
1392 - İşkodra'nın fethi
1393 - Amasya'nın fethi
1393 - Tırnova'nın fethi Böylece siyasi anlamda devam eden Bulgar krallığı tümüyle kaldırılarak Bulgaristan’ın tamamı ele geçirildi
1395 - Anadolu Hisarı'nın inşa edilmesi.
1396 - Niğbolu Savaşı
1397-1398 - Karaman Beylerbeyliği'nin Osmanlı hakimiyetini kabulü
1398 - Kadı Burhaneddin'in ölümü
1398 - Karadeniz beyliklerinin ilhakı
1400 - Bursa'da I. Bayezid tarafından Ulu Cami'nin yaptırılması; İlk Osmanlı Darü'ş-şifa'sının Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmesi
1402 - Ankara Savaşı ve Yıldırım Bayezid'in esir düşmesi

Fetret Devri..

1402 - 1413 - Fetret Devri, iç karışıklıklar Timur'un Anadolu'ya seferi ve Ankara Muharebesi'nden sonra Anadolu'da önemli ilerlemeleri
1409 - Süleyman Çelebi tarafından Türk Edebiyatı'nda ilk mevlid örneği olan Vesiletü'n-Necat adlı eserin yazılışı


1411 - I. Mehmed'in tahta çıkışı

1413-1421

Mehmet Çelebi



1413 - I. Mehmed'in duruma hakim olup devleti yeniden kuruşu
1416 - Şeyh Bedreddin isyanı
1416 - Macaristan Seferi  1417 - Avlonya'nın fethi 1418-1420 - Samsun bölgesinin Osmanlılar tarafından alınışı
1419-1424 - Bursa'da Hacı İvaz'a I. Mehmed tarafından Yeşil Cami'nin yaptırılması
1421 - Çelebi Mehmed'in ölümü ve II. Murad'ın tahta geçişi

1421-1451

II.Murat



1422 - Mustafa Çelebi'nin (Düzme) bertarafı
1422 - Osmanlılar tarafından yapılan ilk kapsamlı İstanbul Kuşatması
1425 - Molla Fenari'nın ilk Şeyhülislam olarak tayini
1425 -1426 - Tekeoğulları Beyliği'nin topraklarının Osmanlılara geçmesi 1427-1428 - Germiyanoğulları Beyliği'nin topraklarının Osmanlılara geçmesi
1430 - Selanik'in Fethi
1432 - Fatih Sultan Mehmed'in doğumu
1434 - Edirne'de II. Murad tarafından Muradiye Camii'nin yaptırılması
1439 - Semendire'nin Osmanlılar tarafından alınışı
1444 - II. Murat'ın tahttan çekilişi, II. Mehmed'in tahta geçişi ve Varna Savaşı
1445 - II. Mehmed'in tahttan çekilişi ve II. Murad'ın ikinci defa geçişi
1447 - Edirne'de II. Murad tarafından Üç Şerefeli Camii'nin yaptırılması
1448 - II. Kosova Savaşı
1451 - II. Murad'ın ölümü ve II. Mehmed'in ikinci defa tahta geçişi

 1451-1481

Fatih Sultan Mehmet



1451 - II. Mehmed'in ikinci defa tahta geçişi
1453 - İstanbul'un fethi, Ayasofya'nın camiye çevrilmesi
1453 - Enez'in Fethi
1454 - II. Mehmed'in Birinci Sırbistan Seferi
1455 - II. Mehmed'in İkinci Sırbistan Seferi
1455 - Boğdan Voyvodalığı'nın Osmanlı'ya bağlılığını bildirmesi
1456 - II. Mehmed'in Üçüncü Sırbistan Seferi, Belgrad kuşatmasının başarısız olması
1458 - II. Mehmed'in Birinci Mora Seferi, Atina'nın Fethi
1459 - II. Mehmed'in Dördüncü Sırbistan Seferi, Başkent Semendire'nin Fethi ve Sırbistan'ın tamamen ilhakı
1460 - II. Mehmed'in İkinci Mora Seferi, Mora'nın Fethi
1461 - Trabzon Rum İmparatorluğu'nun Osmanlılar tarafından yıkılışı
1461 - Candaroğulları Beyliği'nin ilhakı
1461 - Cenevizlilerden Amasra'nın alınışı
1462 - II. Mehmed'in Eflak Seferi, Eflak'ın tekrar Osmanlı idaresine girmesi
1463 - Osmanlı-Venedik Savaşı'nın başlaması
1463 -1470 - İstanbul'da Fatih Külliyesi'nin inşaası
1463 - II. Mehmed'in Birinci Bosna Seferi, Bosna'nın Fethi
1464 - II. Mehmed'in İkinci Bosna Seferi, Bosna'nın fethinin tamamlanması
1466 - II. Mehmed'in Karaman seferi
1466 - II. Mehmed'in Birinci Arnavut Seferi
1467 - II. Mehmed'in İkinci Arnavut Seferi
1468 - Karamanoğulları Beyliği'nin Osmanlılar tarafından yıkılışı
1468 - II. Mehmed tarafından İstanbul'da Topkapı Sarayı'nın tesisi
1470 - Eğriboz'un Fethi, Ağrıboz adasının fethi
1470 - Kıreli Muharebesi, Akkoyunlular'a karşı zafer
1473 - Otlukbeli Savaşı'nda Akkoyunlu ordusuna karşı zafer
1475 - Kefe ve Azak'ın Cenevizlilerden alınışı
1475 - Kırım hanı Mengli Giray Han'ın Cenevizlilerin elinden kurtarılması ve Kırım'ın Osmanlı'ya bağlanması
1475 - Başarısız Boğdan seferi
1476 - Boğdan seferi, Boğdan kesin olarak Osmanlı topraklarına katıldı
1478 - II. Mehmed tarafından ilk altın paranın darbettirilmesi
1478 - II. Mehmed'in Üçüncü Arnavut Seferi seferi, Arnavutluğun tamamen fethi
1479 - Korfu hariç tüm İyonya adalarının fethi
1479 - Osmanlı-Venedik Antlaşması ile Fatih'in Venedikliler'e Trabzon ve Kefe'de ticaret yapma hakkı tanıyan ahidname vermesi
1480 - Otranto Seferi
1480 - Başarısız Rodos Kuşatması
1480 - Kadıaskerliğin Rumeli ve Anadolu olarak ikiye ayrılmasımmm

1481-1512

II.Beyazıt



1481 - Mısır seferine çıkan II.Mehmed'in ölümü ve II. Bayezid'in tahta çıkışı 1482 - Cem Sultan'ın mağlubiyeti, Rodos'a ilticası
1483 - Morova Seferi ve Hersek'in ilhakı
1484 - Boğdan Seferi ve Kili ile Akkirman'ın fethi
1485 - Osmanlı-Memlük mücadelesinin başlaması
1486 - Musiki ile tedavi yapan ilk devlet hastanesi (Edirne, II. Bayezid Külliyesi Şifahanesi)
1488 - II. Bayezid tarafından Edirne'de Bayezid Darü'ş-şifası'nın yapımı
1489 - Memlüklere karşı toprak kaybı
1491 - Osmanlı-Memlük Barışı
1492 - Macar Seferi
1492 - İspanya'dan çıkarılan Yahudiler'in de Osmanlı Devleti'nin himayesine girmesi
1494 - Şehzade Süleyman'ın doğumu
1495 - Macarlarla mütareke, Cem Sultan'ın ölümü
1497 - İlk Rus elçisinin İstanbul'a gelişi
1498 - Lehistan Seferleri
1499 - Venedik Harbi
1500 - Modon, Navarin ve Koron'un alınışı
1502 - Venedikle sulh
1508 - Çaul seferi
1509 - Diu seferi
1511 - Şahkulu Baba Tekeli isyanı, Şehzade Selim Hareketi
1512 - II. Bayezid'in tahttan çekilişi, I. Selim'in tahta geçişi


 
 
Bugün 7 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol